26.06.2010

RTÜK sansürü: Yazar Sevan Nişanyan’ın ifade özgürlüğüne katlanamayan RTÜK, HaberTürk’ün Teke Tek programına yayın durdurma cezası verdi!



Bu kısaltmayı daha sık duymaya alışın: RTÜK... Gerçi bu kurum geleneksel, ana akım medyanın “denetimi” ile memur edildiği için adı sık sık “sansür” sözcüğü ile yan yana gelir. Ama yakında faaliyetlerini internette de hissetmeye başlayacağız. Bu bakımdan son vukuatını sizlerle paylaşalım istedik. Çünkü internette de farklı davranmayacak. Dahası, devlet bununla da yetinmeyecek. Tüm iletişim alanının sansürleneceği günleri de görebiliriz!


Bu ortamda internet sansürü ile ilgili yazılar okumaya alıştınız. Bu kez farklı bir sansürden, ülkemizde köklü br geçmişi bulunan basın ve haber alma özgürlüğü ihlalinden söz edeceğiz. Aslına bakarsanız bu sansür türü internet sansürlerinden özde farklı değil. Sansürün tezahür etme biçimi farklı sadece. İnternet sansürü, diğer sansür biçimleriyle aynı yerden, aynı baskıcı zihinsel yapıdan ve yönetim şeklinden besleniyor.

Bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün en kolaylıkla çiğnendiği alandır basın ve haber alma özgürlüğü. Basına uygulanan sansürün ağır bir tarihi vardır. Basın özgürlüğü yasalarla güvence altına alındıktan sonra da bu ihlalller durmamıştır. Basın hala tam anlamıyla özgür değildir. Tehdit edilen, tutuklanan, hapse atılan, hatta öldürülen gazetecilerin, medya mensuplarının durumu göz önünde tutulduğunda, sansür hafif bile kalır. Bütün bunları biliyorsunuz.

Çok değil, daha bir hafta önce Express Dergisi yazarı İrfan Aktan, yazdığı bir yazı için Terörle Mücadele Kanunu’na dayanılarak suçlandı ve 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Derginin genel yayın yönetmeni Merve Erol da ağır para cezasına. Bu sadece son örnek. Kabarık bir sicile sahibiz. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2009 raporuna göre Türkiye basın özgürlüğü bakımından “en kötü elli ülke” arasında.

Dün, "Radyo Televizyon Üst Kurulu” (RTÜK), Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu Teke Tek programında yazar Sevan Nişanyan'ın Ermeni soykırımına dair düşüncelerini gerekçe göstererek HaberTürk televizyonuyla ilgili yayın durdurma cezası verdi. RTÜK 16 Haziran'da aldığı ve 21 Haziran'da da tebliğ ettiği kararında, program konuklarından Nişanyan'ın sözlerinin "Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürdüğünü" iddia ederek "eleştiri sınırlarının aşıldığını savundu.RTÜK'ün kararının gerekçesi olarak, moderatör konumundaki Fatih Altaylı'nın yerine Nişanyan'la tartışmak üzere stüdyoda bulunan Yusuf Halaçoğlu'nun yanıt vermesini gösteriliyor.

Basın özgürlüğünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün, haber alma özgürlüğünün açık ihlali anlamına gelen bu karar, bir siyasal sansür örneği. Sorun yeni RTÜK yasasının basın özgürlüğünü ihlal etmesinden kaynaklanıyor. RTÜK’ün kararla ilgili gerekçesi ise akıllara ziyan: Moderatörün görevini resmi tezlerin savunusuna indirgemeye çalışan, alternatif görüşlerin dile getirilmesine katlanamayan, bu görüşlerin program yöneticisi tarafından susuturulmasını talep eden bir karardan söz ediyoruz (Karar metni).

Medyanın bu karara isyan etmesi gerekirdi. Çünkü bu bir yetki aşımı olmanın da ötesinde, Türkiye’nin sansür tarihinde yeni bir aşamaya işaret ediyor. Bundan böyle hiç bir şey medya için aynı olmayacak. Zaten çok kötü olan koşullar daha da ağırlaşacak basın özgürlüğü bakımından. Ama ana akım medyamızdan gerçek bir protesto beklemek biraz fazla iyimserlik olur, farkındayım.

Şimdi gelelim, konunun internet sansürüyle ilgili kısmına... Yine bu blogda şöyle bir yazı yayınlamıştım:"Türkiye'de internet sansürünün kısa tarihi... ve mümkün geleceği!" ... Yazıda, Ulaştırma Bakanlığı’nın telekomünikasyon sektöründen sonra tüm bilgi teknolojileri sektörünün ve elbette internetin denetimini ele geçirmek için yürüttüğü operasyondan söz etmiştim.. Bakanlığın bu operasyonunun son aşamasını Haziran 2010 başında hepimizi mağdur eden “Google Skandalı” ile yaşadık.

Aynı yazıda, söz konusu operasyonun aslında tüm iletişim alanını kuşatmaya yöneldiğini, buna geleneksel medyanın da dahil olduğunu yazmıştım. Bunu söylerken, gerekçem, adı değiştilip Bilgi Teknolojileri Kurumu yapılan TK’nın bağımsızlığını kaybedip Ulaştırma Bakanlığı’na bağlanması ve bünyesinde internet denetiminden, iletişim izleme ve dinlemeden sorumlu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kurulmasından sonra, RTÜK’ün de Bakanlığa bağlanacağı öngörüsüydü. Nitekim haklı çıktım; bu durum RTÜK Kanunu ile birlikte işlerlik kazanmaya başladı. Çok yakında Ulaştırma Bakanlığı, adını Ulaştırma ve İletişim Bakanlığı’na çevirirse hiç şaşırmayın. Geçen yüzyılda bu tür aşırı bütünleştirici bakanlıklara “Propaganda Bakanlığı” diyorlardı. Şimdi teknoloji çağında yaşadığımız için, propagandaya “altyapı” da dahil!

RTÜK Bakanlığa bağlanırken, geleneksel yapısında da değişikliğe gidecek. TİB ile kuracağı yakın ilişki bunun başlangıcı. Bakanlık “vizyoner” davranıp, RTÜK’ü internet medyası, özellikle de görsel-işitsel internet medyası için bir denetim, gözetim ve sansürleme birimine dönüştürmeyi amaçlıyor. RTÜK, artık radyo ve televizyonun yanı sıra, elektronik ortamda gerçekleşen radyo ve televizyon yayınlarını (elbette IPTV’yi de) denetleyecek! Yani BTK ve RTÜK el ele, TİB de ortada, tüm iletişim alanını denetleyecekler, gözleyecekler ve müdahale edecekler. Yani sansürleyecekler. Bununla da yetinmeyecek, ağır para ve hapis cezalarıyla yayınları tamamen susturmaya çalışacaklar. Şimdi yerel medyaya yaptıkları veya belli ana akım gruplara yapmaya çalıştıkları gibi.

RTÜK’ün bu son sansürü, kurumun alıştığımız ahlak bekçiliğinden (Aşk-ı Memnu vb.) farklı olarak açık bir şekilde siyasal sansür alanına giriyor. Bu ilk de değil. Sadece daha fazla göz önünde ve sorunlu RTÜK Kanunu’nun dolaysız bir sonucu. Tıpkı 5651’in ahlak bekçiliğinin yanı sıra siyasal sansür sonucunu da yaratması gibi. Buna Terörle Mücadele Kanunu’nu, Medeni Kanun’un keyfi bir şekilde uygulanabilecek hakaret ile ilgili maddelerini ve Sonbaharda çıkması beklenen, Sarkozy’nin HADOPI yasasından apartma yeni Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nu da eklerseniz, karşı karşıya kalacağımız tablonun vehameti daha açık bir şekilde ortaya çıkar.

İnternette, ana akım medyada, yerel basında, herhangi bir ortamda yayınlanacak her şey izlenecek, denetlenecek ve sansürlenecek.

Düşünce ve ifade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, basın ve haber alma özgürlüğü, özel hayatın, yani mahremiyetin korunması hakkı, bütün bu hak ve özgürlüklerin özünün istisnasız hepimiz için tehdit altında olacağı günler yaklaşıyor; dolayısıyla onları savunmaya başlamanın tam sırası!

Artık basın özgürlüğü size uzak bir alan olmaktan çıktı. Yeni teknolojilerle, hepiniz birer medya yayıncısınız. Devlet de size öyle davranacak. Basına nasıl davrandığına bir bakın, fikir edinirsiniz.

Haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkmazsanız; devletinizi, bireyi devlete karşı hukukla koruyan bir hukuk devleti olmaya zorlayamazsınız. Bunu yapamazsanız asla bir hukuk devletinde yaşamayazsınız. Size aklı ermeyen ergen mumamelesi yapan paternalist bir devlete mahkum olursunuz.

İnternet hak ve özgürlüklerin son cephesi olabilir. Ama diğer cepheleri tamamen terk ederseniz, orada da yenilirsiniz.

İçeriğine bakmadan, kimden, hangi gerekçeyle gelirse gelsin, sansüre her ortamda karşı durmak zorundasınız. Ona karşı ilkeli bir duruş sergilemeden sansürden kurtulamazsınız...

Gerçekliğin çölüne hoş geldiniz”...

23.06.2010

İnternet'te Sansüre Karşı Ortak Platform'un Hazırladığı Deklarasyon İmzaya Açıldı



19 Haziran 2010 tarihinde Kadir Has Üniversitesinde düzenlenen, internet sansürüne karşı çalışan grupları bir araya getiren toplantı sonucu oluşturulan platform, bugün bir deklarasyon yayınladı. Sivil topluluk tarafından imzalanan deklarasyon bireysel kullanıcıların da imzasına açıldı. Siz de internet sansürüne hayır diyorsanız buradan deklarasyonu imzalayıp, duyurulmasına katkıda bulununuz.

http://www.sansursuzinternet.org.tr/

IMZALAYANLAR:
1.Cyber-Rights.Org.TR – http://privacy.cyber-rights.org.tr/
2.İNETD (Internet Teknolojileri Derneği) - http://inetd.org.tr/
3.Türkiye İnsan Hakları Vakfı - http://www.tihv.org.tr/
4.Bianet, Bağımsız İletişim Ağı - http://bianet.org/
5.Elektrik Mühendisleri Odası - - http://www.emo.org.tr/
6.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti - http://www.tgc.org.tr/
7.Türkiye Kütüphaneciler Derneği-TKD - http://www.kutuphaneci.org.tr/
8.Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği - UNAK - http://www.unak.org.tr
9. Linux Kullanıcıları Derneği - http://www.lkd.org.tr
10. TiEV – Tüm Internet Evleri Derneği - http://www.tiev.org.tr/
11.Sakarya Bilişim Sektörü Derneği (SABİDER) - http://www.sabider.org/
12.Bilgi Teknolojileri ve Eğitim Derneği (BİLTEDER) - http://www.bilteder.org.tr/
13.Pardus Kullanıcıları Derneği - http://www.pkd.org.tr/
14.Türkiye Zeka Vakfı – http://www.tzv.org.tr
15.Java Teknolojileri ve Programcıları Derneği - http://www.jtpd.org/
16.SansüreSansür - http://sansuresansur.org/
17.Arı Hareketi - http://www.ari.org.tr/
18.Netdaş - http://www.netdas.org
19.Engelli Web - http://engelliweb.com/
20.Ekşi Sözlük - http://sozluk.sourtimes.org/
21.Korsan Partisi Oluşumu- http://korsanpartisi.org
22.Gelecekonline - http://www.gelecekonline.com
23.Neonebu.com - http://www.neonebu.com/
24.Alternatif Bilişim - http://alternatifbilisim.org/
25.Millimotor.com / millitup.com
26.3H Hareketi - http://www.3hhareketi.org/
27.Korsanparti - Korsan Partisinin Korsanı - http://friendfeed.com/korsanparti
28.Sunipeyk - http://www.sunipeyk.com/
29.MMistanbul.com - http://mmistanbul.com
30.Muz Cumhuriyeti - Sansüre Karşı Ekşi Sözlük Zirvesi - muzcumhuriyeti@googlegroups.com
31.Yeşiller Partisi Korsan Cephesi - http://www.ypkc.org/
32.Antikapitalist Öğrenciler - http://www.antikapitalistogrenci.org/
33.Fotograf Web TR - http://www.fotograf.web.tr/
34.Genç Siviller - http://www.gencsiviller.net/
35.Bilgi Sözlük - http://www.bilgisozluk.com
36. İnşaat Mühendisleri Odası (TMMOB) - http://www.imo.org.tr/
37. Halkın Gündemi - http://www.halkingundemi.com/
38. Bilişim Muhabirleri Derneği (BMD) [http://www.bmd.org.tr/]
37. Halkın Gündemi - http://www.halkingundemi.com/
38. Naçizane Sözlük - http://www.ncznsozluk.com
39. OyunManiac - http://www.oyunmaniac.com
40. Ortak Yaşam Portalı - http://www.ortakyasam.org/
41. Kaos GL - http://www.kaosgl.org/
42. Photoshop Magazin Dergisi - http://www.photoshopmagazin.com/
43. PrenseseMektuplar - http://www.prensesemektuplar.com/
44. Haberdar@ - http://www.haberdaret.com/
45. Bilişim Muhabirleri Derneği (BMD) http://www.bmd.org.tr/
46. İTÜ Sözlük http://www.itusozluk.com/
47. Acıpatlıcan.com http://www.acipatlican.com/
48: Yer Altı Zombileri http://www.beneaththeground.org/
49. Kötü Sözlük http://www.kotusozluk.com/
50. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu
51. Yerbilimleri.com - http://www.yerbilimleri.com/
52. Futuristika - http://www.futuristika.org/
53. Türkiye Sansür Ayıbından Kurtulmalı! Grubu http://www.facebook.com/sansursuzturkiye
54. düşLE Edebiyat Dergisi - http://www.dusle.com
55. Mavi Kablo - http://www.mavikablo.net/

20.06.2010

İnternet'te Sansüre Karşı Ortak Platform Toplantısı Kararları


19 Haziran 2010'da 13:00-17:00 saatleri arasında KadirHas Üniversitesi'nde yaptığımız toplantı sonucunda aşağıdaki kararlar çıktı:

1) Bir ortak deklarasyon metnini müzakere ettik. Bu, özellikle internetteki son sansür olaylarıyla ivme kazanan hak ve özgürlük ihlallerini güncel bir çerçevede ele alan bir metindi. Taslak metinde bazı değişiklikler yapıldıktan sonra, Pazartesi gününden itibaren paylaşılacak.

2) Ortak Platformun ortak paydası, yani asgari müşterkler konusunda uzlaştık. Bunlar şu ilkeler: - Düşünce, ifade ve iletişim özgürlüğü - Özel hayatın korunması ve Mahremiyet - Erişim hakkı temelinde, - İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi - Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları çerçevesinde İnternette sansürün her türüne, kimden gelirse gelsin, ilkeli bir karşı duruş...

3) Bu ortak payda temelinde, Ortak Platform'un, şimdilik hukuksal bir statü kurmaksızın, bir tür "Çatı Platform" olarak kurumsallaşması gerektiği konusunda uzlaştık. Bu çatı platform içinde yer alan kurum, kuruluş ve bireyler, sadece internet sansürüne karşı yapılacak çalışma ve eylemlerde birlikte davranacak; onun dışında her biri kendi otonom yapısını koruyacak. Bu kurumsal yapının, öncelikle bir "izleme komitesi" (watchdog) olarak davranması, internette sansürün kaydını tutarak envanterini çıkarması, bu billgiyi kamuoyuna iletmesi konusunda anlaştık. Bir diğer önemli çalışma da, benzer uluslararası platform, kurum ve kuruluşlarla ilişki kurarak küresel işbirliğini geliştirmek. Ortak Platform'da yer alan kuruluşların birer temsilcisi ve dileyen bireyler, Platfrom'un koordinatör kurulu gibi davranacak. Bu bir yönetim kurulu işlevi taşımayacak; bu kişiler belirli bir süre içinde değişecek; bu koordnasyon kurulu ve çalışma grupları düzenli olarak toplanacak.

4) Ortak Platform'un bir web sitesi, bu site üzerinde entegre grup ve iletişim faaliyetleri olacak. Siteyi hayata geçirmeyi ve diğer online iletişim çalışmalarını yürütmeyi LKD (Linux Kullanıcıları Derneği) üstlendi. Bu site üzerinden ve buna entegre olacak diğer kanallar üzerinden iletişimde bulunacağız.

5) Burada toplanan ve orada dile getirilen önerilerden hareketle bir çok eylemi tartıştık. Online olarak rahatlıkla yürütebileceğimiz eylemler dışında, mutlaka "sokağa inmek" gerektiğinde de uzlaştık. Toplantı zamanınca ancak ana fikir olarak tartışabildiğimiz bir çok eylemi detaylandırabilmek için, en kısa zamanda bir çalışma yaparak bir eylem planı oluşturmaya karar verdik.

6) Bu toplantıları düzenli olarak, sık aralıklarla tekrarlama kararı aldık. Bu toplantılar, koordinasyon kurulu ve ilgili çalışma ekiplerinin yanı sıra dileyenin katılabileceği bir yapıda olacak. Bundan sonraki ilk toplantıyı da bu ay sonuna doğru yapmayı planlıyoruz.

Toplantıya katılan ve Ortak Platformda yer alanlar:

İNETD (internet teknolojileri derneği)
LKD (Linux Kullanıcıları Derneği)
Cyberrights.org
Netdaş
SansüreSansür
Korsan partisi oluşumu
Alternatif bilişim
Sansure karşı ekşi sözluk zirvesi
Sansüre karşı yürüyüş ve bobiler.org
Sansure yeter! kampanyası
Yeşiller korsan cephesi
Java Teknolojileri ve Programcıları Derneği
İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu
www.mmistanbul.com
ARI Hareketi
ve bireysel katılımcılar

18.06.2010

Engelleyene engel gelirse?




Sansür kararlarını alan ve uygulayan BTK ve TİB ile onların bağlı olduğu Ulaştırma Bakanlığı'nın internet sitelerine dün giriş yapılamadı, tam neler oluyor denirken, bir duyuru ulaştı basına. Duyuru şöyle:

"Aşağıda sıralanmış olan sistemlere erişimi TSI 01:00 ila 11:00 arası engellenmiştir. Gerekçeleri aşağıda anlatılmak ile birlikte sadece bu saatler arasında erişime engellenmesinin sebebi iyi niyetimizin bir göstergesidir, amacımız kurumların çalışmasını engellemek değil aşağıda anlatmış olduğumuz konulara kamuoyunun ve kamunun dikkatini çekmektir.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (http://www.tib.gov.tr )
Telekomünikasyon Kurumu - Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (http://www.tk.gov.tr - http://www.btk.gov.tr )
Ulaştırma Bakanlığı (http://www.btk.gov.tr )

sitelerine erişim, youtube'a yonelik olarak yürüttükleri 5651 sayılı yasa kapsamındaki hukuksuz çalışmalar sebebi ile engellenmiştir.

Tübitak (http://www.tubitak.gov.tr)

sitesine erişim ise kurum içerisinde yer alan, kamu güvenliğini hedef alan BOME (Bilgisayar Olaylarına Müdahale Ekibi) yapısının fonksiyonsuzluğunu ve vizyonsuzluğunu gözler önüne sermek için engellenmiştir. Kamu Bilgi Güvenliği daha kendi güvenliğini sağlayamayan bu tarz kurumların tekeline bırakılmamalıdır.

Bilgilerinize arz ederiz. "


Konuyla ilgili basındaki haberler:

Bu da YouTube rövanşı! - Hürriyet
Devlete Sansür - Akşam
Sansür kararına 'hacker' operasyonu - Posta
Alma sanal alemin ahını! - Radikal
Devlete sansür! - Habertürk
Erişim engelleyene erişim engellendi! - ntvmsnbc

Gazete manşetlerine bakılırsa, sanki herkeste bir dolmuşluk var gibi, bu kimin yaptığı bilinmeyen tepkiye çaktırmadan gaz verir gibi... Peki sevgili basın, nerelerdeydiniz bunca zaman?

16.06.2010

Internet Sansürüne Karşı Ortak Platform Toplantısı



19 Haziran 2010
tarihinde, Kadir Has Üniversitesinde gerçekleştirilecek olan internet sansürü konulu toplantı pek çok sivil toplum örgütü, gruplar ve kuruluşları bir araya getiriyor. Katılım herkese açıktır.

Toplantı gündemine katkıda bulunmak için: tık tık

Basın Duyurusu //15 Haziran 2010
İnternet'te Sansür'e Karşı Ortak Platform Toplantısı
Yer: Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü
Tarih: 19 Haziran 2010 Cumartesi
Saat: 13:00 - 17:00
İnternet sansürüne karşı güçlerimizi birleştiriyoruz!
Bilindiği gibi, Haziran 2010 başında İnternet'te erişim engellemeleri ivme kazanarak sansür baskısını yoğunlaştırdı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) Youtube engellemesi ile ilgili mahkeme kararını yetkisiz bir biçimde yorumlayarak giriştiği IP bloklaması, bu siteyle aynı IP'leri kullanan bir çok Google hizmetini erişilmez kılarak tüm internet kullanıcılarını mağdur etti. Ülkemizde kaygı verici bir biçimde yoğunlaşan internet sansürü katlanılmaz boyutlara ulaştı.
TİB'e karşı açılan davaların yanı sıra, biz, internette sansüre karşı mücadele eden farklı gruplar, güçlerimizi birleştirmeye ve bir ortak platform oluşturmaya karar verdik. Bu amaçla, 19 Haziran 2010 tarihinde Kadir Has Üniversitesi'nde ilk Ortak Platform toplantımızı gerçekleştiriyoruz.
Bu toplantıda, 5651 sayılı sansür yasası başta olmak üzere, temel birer insan hakkı olan düşünce ve ifade özgürlüğü, iletişim özgürlüğü ve özel hayatın korunması hakkını ihlal eden, hukuk devleti ilke ve kurallarına aykırı bir biçimde gerçekleştirilen sansür baskısına karşı birlikte neler yapabileceğimizi konuşacağız; bir eylem planı oluşturacağız.

İnternet'te sansüre karşı çıkan tüm kişi, kurum ve kuruluşları güçlerini bizlerle birleştirmeye
çağırıyoruz. Gelin, İnternet Sansürü'ne karşı birlikte mücadele edelim!
İNETD (İnternet Teknolojileri Derneği)
NETDAŞ
Sansüresansür
Korsan Partisi Oluşumu
Alternatif Bilişim
Sansüre Karşı Ekşi Sözlük Zirvesi
Sansüre Yeter! Kampanyası
Yeşiller
ve diğerleri.....

9.06.2010

Google skandalı, Türkiye’nin internet sansürü serüveninde “eşik etkisi” yaratır mı?


Bir şeylerin dönüştüğü kesin. Daha önce harekete geçmeyenler sorular sormaya, meseleyi anlamaya çalışıyor. Bir zamanlar hareketli olup umutsuzluğa kapılanlar uyanıyor. Yeni birliktelikler, hareketler, platformlar doğuyor. Farklı demokratik eylem biçimleri yoğun bir şekilde tartışılyor. Toplantılar, gruplar, özel iletişim mecraları örgütleniyor. Öte yandan, “heyecan” yapmak için de henüz erken... gibi duruyor... Bu gelişme bir saman alevi mi, yoksa yaşadığımız bu skandal bizde bir bilinç durumu yarattı mı, kalıcı bir hareket doğurur mu, bunu zaman gösterecek.

Geçtiğimiz hafta, Türkiye’de internet kullanıcılarının neredeyse tamamı Google hizmetlerine erişimde yaşanan kaos yüzünden büyük bir sıkıntı yaşadı. Türkiye’de internet toplam olarak yavaşladı, ağırlaştı, saç baş yoldurdu. Kullanıcılar, Google Docs’da bulunan dosyalarına erişemediler; Google Analytics kullanan bütün sitelere erişimde sorun çıktı, siteler sonsuz döngülerde kayboldu; Google Calendar üzerinde randevularını, katılacağı etkinliklerin kaydını tutanlar kayboldu; Google Code çalışmadığı için geliştiriciler sorun yaşadı; yoğun bir biçimde kullanılan ve Türkiye gibi ülkeler için vazgeçilmez hale gelen Google Translate çalışmadı; Google Groups ile proje geliştiren, haberleşen, etkileşimde bulunan gruplar seslerini kaybetti; Google Scholar kapsamındaki eğitim kaynakları erişilemez hale geldi; Google Sites ve Google Blog’da bulunan binlerce blogla bağlantı kesildi; Gooogle Photos’a fotoğraflarını, görsel malzemelerini yükleyenler, Google Images’da görsel arayanlar sıkıntı yaşadı; haber kaynaklarını, blogları Google Reader’la takip edenler boş bir sayfaya bakakaldı; Google’ın arama motoru tam randımanlı çalışmadı; Gmail gitti geldi, milletin yüreğini hoplattı... Youtube’dan bahsetmiyorum; o zaten engelli...

Sosyal ağlarda, önce “ne oluyor, Google mı çöktü, kablo mu koptu” tartışmaları başladı; sonra internet hizmet sağlayıcılara gelen e-posta metinleri ortama düştü: “Değerli Müşterimiz, 3 Haziran 2010 tarihinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan firmamıza iletilen karar sebebi ile Google'a ait bazı IP'lere hukuksal nedenlerden dolayı erişim engellenecektir. Erişimi engellenen IP’ler dolayısıyla, Google’ın bazı uygulamalarına erişememe ya da yavaşlık yaşanması beklenmektedir. Bu engellemenin muhtemel etkileri içerisinde; - Google web sitesine erişimde sorun yaşanması - Reklam vb. analiz verisi için web sitelerinde Google analytics, Google maps gibi Google uygulamalarını kullanan portal veya web sitelerinde erişimlerin yavaşlaması, - Google Toolbar yüklü bilgisayarlarda bazı sitelere yavaş erişme, - Web siteleri dahilinde “google search” kullanan alan adlarına erişimde yavaşlama, - Firmanıza ait Google uygulamalarıyla entegre ya da Google Search’ a dayalı bir takım uygulamalarınızın bu erişim kısıtlamasından etkilenmesi söz konusu olabilecektir.

Bu haberi takiben, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) bu sefer de Google’ı mı engellediği tartışılmaya başlandı, ortam hararetlendi. Erişim engelleme istatistiklerini bile yayınlamaya tenezzül etmeyen TİB, her zamanki gibi internet kullanıcılarından bir açıklamayı çok gördüğü için, doğal olarak, komplo teorileri de dahil, çok sayıda yorum ortalılıkta uçuşmaya başladı. Google’ın internet kullanımına ne kadar entegre olduğu ve bu durumun bireysel ve kurumsal tüm internet kullanıcılarını etkilediği düşünülürse, oluşan infiali doğal karşılamak gerekir.

Haberler sosyal medyadan geleneksel medyaya taşınca, TİB’den bazı bilgiler önce “seçilmiş” medya kuruluşlarına sızdırıldı, infial dinmeyince de resmi bir açıklama geldi mecburen: “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Ankara, 04.05.2010 Bazı basın yayın organlarında, hakkında erişim engelleme tedbiri uygulanmamış google gibi kimi alan adları/web siteleri ve hizmetlerinin erişimlerinin engellendiği yönünde yapılan haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Tarafımızca tesis edilen işlem, kamuoyunun yoğun gündemini oluşturan İnternet adresleriyle ilgili olmayıp, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/05/2008 tarihli ve 2008/402 no’lu kararı gereği erişimi engelli olan,http://www.youtube.com İnternet adresine ilişkin IP adreslerinin güncellemesinden ibarettir. Sonuç olarakhttp://www.youtube.com a erişim amacıyla kullanılan ve tarafımızca engelleme tedbiri kapsamında güncellenen IP adreslerinin arkasında farklı şirketlere ait alan adı veya çeşitli hizmetlerin barındırılması bu şirketlerin kendi tercihleri ve sorumluluklarındadır. Dolayısıyla bu hizmetlerden yararlanan İnternet kullanıcılarının mağduriyetinin çözümü bahse konu hizmetleri sunan şirketlerin elinde bulunmaktadır.”

Uzun uzadıya anlatmak yerine, TİB’in açıklamasını gördüğümde Friendfeed’de yazdığım yorumu aynen buraya yapıştırayım: “TİB, zaten bildiğimiz şeyi söylemiş: ‘Ben Google'ı değil Youtube'ı engelledim. Ama aklım başıma yeni gelip bakalım bir de IP bazlı engelleme yapayım dediğim için elime yüzüme bulaştırdım, arada Google servisleri de kaynadı. Ama bundan Google suçlu. Benim uluslararası hukuka ve kendi anayasama bile aykırı olan 5651 sayılı yasama uyarak yaptığım bu engellemede Google elimi kolaylaştırıp Youtube'a istediğim zaman engelleyebileceğim tek bir IP atamıyor! Google suçlu, çünkü tüm uluslaarası toplumun dalga geçtiği sansür yasama saygı göstermiyor’... demiş. (mealen :)

Aslında bu yazıyı ne olup bittiğini anlatmak için yazmıyorum. Hepiniz olup bitenleri gayet iyi biliyorsunuz. Ben bunları yazarken sorun hala çözülmüş değil. Çoğunuz sıkıntı yaşamaya ve içinizden rahmet okumaya devam ediyorsunuz. Bu yazının asıl amacı, bu skandalın (artık bu olayla ilgili olarak “Google Skandalı” kod ismini kullanacağım) yarattığı hareketlenmenin, Türkiye’de internet sansürü karşısında oluşan toplumsal muhalefet için bir “eşik etkisi” yaratıp yaratmayacağını sorgulamak.

Bunu sorgulamamın tek nedeni sadece infialin boyutları değil; sorunun kaynağı olan TİB’in şimdiye kadar sadece resmi açıklamalarla ve hükümet üyelerinin söylemleriyle yetinirken, bu kez kendisini savunmak için daha önce kullanmaya pek yeltenmediği PR araçlarını devreye sokması. Başbakan’ın (bir kaç kez tekrarladığı için dil sürçmesi olarak yorumlanamayacak) “otosansür” talebi ve Ulaştırma Bakanı’nın “bu ülkeyi Google mı yönetecek?” çıkışından söz etmiyorum. Bu tür söylemlere alıştık.

“PR araçları” derken son günlerde okuduğum bazı haberleri ve açıklamaları düşünüyorum (Yok, Başbakanla buluşup “otosansür” taleplerini ciddi ciddi dinleyen “internet habercileri”nden de söz etmiyorum!). Burada vereceğim örneklerin kalemlerini veya sözlerini “TİB’e adadığını” filan söylemiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın! Ama bu sözlerin sahiplerinin gerek TİB gerek bünyesinde yer aldığı BTK -Bilgi Teknolojileri Kurumu-, gerekse yazılarımda sık sık sözünü ettiğim, 5651 sayılı sansür yasası kapsamında kurulmuş bulunan, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı İnternet Kurulu ile kurumsal ilişkilerinden dolayı bu soruna pek de nesnel yaklaşamadıklarını gözlemliyorum; hatta iyimser bir tahminle “yanlış yönlendirildiklerini” düşünüyorum. Bu örnekleri aktarmadan önce, TİB açıklamasındaki maddi hatayı da ortaya koymam gerek: Google Skandalı’nı yaratan, Google’ın IP’lerle oynaması değil. Google servisleri zaten bir IP havuzu kullanıyor, bu IP’ler dinamik olarak belli servislerle ilişkileniyor ve bunlar sürekli değişiyor. Bu Google’ın yürüttüğü uluslararası operasyonun teknik bir parçası (“Reverse IP” vb. teknik ayrıntılara hiç girmiyorum, ama internette dinanik IP kullanımından ve bir IP’nin aynı anda bir çok siteye hizmet vermesinden daha doğal bir şey olmadığını belirtmekle yetineyim). Yani, “bir şey yapan” Google değil, TİB. TİB Mayıs ayı sonunda Youtube yasağı ile ilgili olarak, DNS yerine IP temelli erişim engelleme sistemine geçiyor; sorunu yaratan da bu. (Üstelik burada EEKA sunucuları denilen ve Türkiye’nin yurtdışı internet çıkış noktalarına yerleştirilen, tam olarak ne yaptığı bilinmeyen bir takım sunucular vasıtasıyla bu bloklamanın yapıldığı söyleniyor. Bu yöntem sadece erişim engellemeye değil, iletişim dinlemeye ilişkin bir mekanizma olduğu kanısını uyandırıyor, ki bu konudaan bağımsız olarak sorgulanması gereken, vahim bir durum. Bu, şu anda bir dava konusu)

Mesela, Füsun S. Nebil imzalı, sahibi olduğu Türk.internet.com’da yayınlanan “Google, YouTube Erişim Engellemesini Aşıyor mu?” başlıklı haberi, resmi açıklama yayınlanmadan bir gün önce okudum. Haberin özü, tam da TİB’in sonradan gelen açıklamaları gibi suçu Google’da aramamızı öğütlüyordu. Haber, Google’ı “şaşırtmaca taktikleri” kullanarak engellemeyi delmekle suçluyor, hatta Youtube’un “Türk hukuku ile olan sorununu çözmek yerine” “yasağa aptalca bir şekilde takılmış durumda” olduğunu ilan ediyordu! Ulaştırma Bakanlığı’nın Youtube ve Google ile ilgili komplo teorilerini andıran açıklamalarını düşünerek haberi Friendfeed’de paylaştım. Füsun Nebil, 2001‘deki RTÜK saçmalığından beri bu konularla ilgilidir. O dönemde kurulan İnternet ve Hukuk Platformu’nda bir süre birlikte de çalıştık. Kendisini, son olarak Ankara Barosu ile birlikte düzenlediği, yargı mensuplarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarından da katılımın olduğu iddialı “Kartepe Çalıştayı’ndan hatırlayanlar olacaktır (Bu konuda BThaber’de yazmıştım: “Kartepe Kriterleri”). Nebil, hala nasıl olduğunu tam olarak anlayamadığım bir biçimde İnternet Kurulu’nun da bir üyesidir. (Anlıyamıyorum, çünkü kendisi bir sivil toplum kuruluşunu temsil etmiyor. Medyayı temsilen orada olduğunu varsaysak, bu kez başka bir medya temsil edilmediği için durum yine anlaşılmıyor. Çok da önemli değil, bu bir “danışma kurulu” ve kimleri davet edeceği Ulaştırma Bakanlığı’nın bileceği iş.) Neyse, sonuçta, bu “haber”i haberci olarak mı yoksa Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı İnternet Kurulu’nun bir üyesi olarak mı yazdığını anlamak isterdim. Resmi açıklamadan önce bazı bilgilere ulaşırken yanlış yönlendirildiği olasılığını saklı tutarım.

İnternet Kurulu”nu, bilişim STK’larını ehlileştirmekten başka bir işlevi olmadığı için çok eleştirmiştim (örneğin: “İnternetin MGK’sı!”). Eleştirilerimde yanlız da değildim. Benden önce Yurtsan Atakan bu kurul üyelerini topa turtmaya başlamıştı. Nitekim Kurulun etkileri şimdi daha açık seçik bir biçimde ortaya çıkmaya başladı. Google skandalı sonrası medyada “Türkiye Bilişim Derneği Başkanı” sıfatıyla Turhan Menteş’in açıklamaları talihsiz bir bağlamda yer aldı: "Ortada başka bir sorun var. Gözden kaçıyor. YouTube ve Google Türkiye'de muhatap istiyor mu, istemiyor mu? Bu kısmını ben çok merak ediyorum. Türkiye'nin tek sorunu muhatap bulamaması. Bunu çok samimi olarak söylüyorum. YouTube'un birçok ülkede temsilciliği varken, Türkiye'de bulunmuyor. Sorunun uluslararası alanda çözümünün bulunması lazım. Türkiye'de tek başına bu sorunun çözülmesi mümkün değil. Onun için de muhatap bulunması gerekiyor. Türkiye'de bu sorunun çözümünü istiyorlar mı, istemiyorlar mı? Sorun bu." Ben, TBD’nin bir üyesiyim. Menteş’le ve diğer TBD üyeleriyle birlikte yıllarca internet sansürüne karşı mücadele ettik, toplantılar düzenledik, yayınlarda bulunduk. Sansürden yana olmadığından eminim. O yüzden bir dahaki sefer, böyle bir zamanda, böyle bir açıklamayı TBD başkanı değil İnternet Kurulu Başkanı sıfatıyla yapmasını tercih ederim (Evet, Menteş, İnternet Kurulu’nun da başkanıdır). Bu açıklamayı Google’un vergi borcuna istinaden Ulaştırma Bakanı’nın söylediklerine ve Youtube engellemesini vergilendirmeye bağlamaya çalışmasına dair yapmış olduğu ihtimalini saklı tutarım (Bu durumda da dezenformasyona kurban gitmiş olur ki, TBD gibi bir sivil toplum kuruluşunun başkanına sansüre karşı çıkmak duruken vergi hesabıyla uğraşmayı hiç yakıştıramam, orası başka). Ancak, kendisi, 5651 sayılı sansür yasasının “yer sağlayıcı” olarak tanımlanan uluslararsı platformları da “faaliyet belgesi” almaya, ofis açmaya zorlamanın hukuki bir meşruiyeti olmadığını en az benim kadar bilir.

Son örneğim ise bunların arasında en talihsiz olanı. “İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü" Yrd. Doç. Dr. Leyla Keser Berber'in NTV kanalında yaptığı, TİB’in yanıltıcı açıklamasını destekleyen, Google’ın bu konuda TİB tarafından “uyarıldığını” söyleyen, sorumluluğu tamamen Google’ın IP politikasına yükleyen konuşmasıydı. Kendisi bu açıklamayı bir hukukçu, istelik bu alanda önde gelen bir kurumun (bu arada Merkez YÖK onayı ile Enstitüye dönüşmüş durumda) direktörü sıfatıyla yaptığı için, yarattığı dezenformasyon etkisi daha büyük oldu. Gerek bu kurumun Danışma Kurulu üyelerinden biri, gerekse Keser’in bir dostu olarak ben kendisinin TİB tarafından teknik konularda yanıltıldığını düşünüyorum. Muhtemelen BTK’daki bağlantıları, onu Google’ın Youtube engellemesini aşmak için bir IP oprasyonu çevirdiğine ikna etmiştir. Onun da sansüre tamamen karşı olduğunu biliyorum. Bu konuda yaptığı çok değerli çalışmalar var. Ama konuşmasından edindiğim izlenim, Google’ın bile isteye sırf TİB’i zor durumda bırakmak için IP politikasını değiştirdiği yönündeydi. Oysa bunun doğru olmadığını, IP bloklamayı TİB’in denemeye başladığını, skandalın da buradan çıktığını biliyoruz. TİB muhtemelen Google’a bir uyarı metni göndermiştir, ama Keser de bu tür bir metnin uluslararası hukuki geçerlilği olmayacağını gayet iyi bilir.

Başka örnekler de verilebilir. Ama önemli olan, TİB’in ve Bakanlığın kendi kurumsal ilişkilerini, “kriz iletişimi” amaçlı olarak, üstelik yanıltıcı bir biçimde kullanmış olması. Google skandalının kendilerine nasıl bir zarar vereceğini tahmin etmiş olmalılar. Aslında bu zararı çok da iyi hesaplayamadıklarını düşünüyorum. Çünkü skandalın Türkiye’ye, ülke ekonomisine, kullanıcılara ve elbette hak ve özgürlüklere verdiği zarar o kadar büyük ki! Elbette bu zararın bir kısmını paylaşmak zorunda kalacaklar.

Ben bu satırları yazarken Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, TV kanallarında bir açıklama yapıyordu. Açıklaması daha önce de sürekli tekrar ettiği belli argümanlar üzerine kuruluydu (bu arada “milli ekonomi” ve “vergi” düğmelerine de basmayı ihmal etmedi elbette!). Yukarda sözünü ettiğim yanıltıcı bilgileri de verdi ve Google’ı IP operasyonlarıyla Youtube yasağını aşmaya kalkmakla suçladı; TİB’in hiç bir şey yapmadığını sorunun Google’dan kaynaklandığını savundu (ki böyle olmadığını, TİB’in IP temelli engellemeyi “denemeye başladığını biliyoruz); akabinde gelen teknik sorulara ise cevap vermedi. Kanalların bu açıklamayı “internet yasakları” banner’ıyla duyurması, Google Skandalı’nın en azından otoriteler için belli bir eşik aşımını temsil ettiğini göstermesi bakımından ilginçti.

Ulaştırma Bakanı'nın açıklaması ile ilgili olarak tek bir şey söylemek yeterli: Sırf yer sağlayıcı bir platform diye, Youtube’un Türkiye’de faaliyet belgesi almaya ve ofis açmaya zorlanması, Türkiye dışında hiç bir ülkenin hukukunda yoktur. Hangi ülkede ofis açacağı tamamen şirketin kendi kararıdır. Kaldı ki, Bakanın sözünü ettiği gibi Youtube’un yirmiye yakın ülkede “temsilciliği” bulunmamaktadır. Youtube, Google grubuna bağlı bir kuruluş olarak Google ofislerini kullanmaktadır. Bakan ve TİB yetkilileri, muhtemelen Youtube’un bazı ülkelerin alan adı uzantısıyla ve o ülke dillerinde yayınladığı “anasayfa” ve kullanıcı arayüzlerini temsilicilkle karıştırmaktadır. Engellemeden bu yana Bakan Youtube’dan sadece Türkçe bir ayna site yapması ve bunu Türkiye’deki sunucular üzerinden yayınlamasını talep etmektedir. Böylece elde edecekleri bir “hayalet site”yle istedikleri gibi oynayabileceklerini düşünmektedir muhtemelen. Kuruluş bunu kabul etmemekte tamamen haklıdır, çünkü böyle bir talebin uluslararsı hukukta karşılığı yoktur (Çin örneğini aklınıza getirmeyin, oradaki sorunun çok farklı olduğunu söylemekle yetinelim. Ayrıca Türkiye Çin değil!) Dolayısıyla, “Google bizi saymıyor” açıklamaları sadece tribünlere oynamaktan ibaret. Bu skandalla yanlızca hak ve özgürlüklerimize değil milli ekonomiye de büyük bir zarar verilmiştir ve bu zararın tek sorumlusu Hükümet ve ilgili otoritelerdir. Bu hukuk skandalının orta yerinde “ama Google da vergi vermiyor” tarzı cümleler kurmak ise belki insanların kafasını karıştırmaya yarayabilir; ama hukuken yok hükmündedir; çünkü iki durum arasında hukuki hiç bir bağ bulunmmaktadır. Neyse ki şimdilik vergi borcu yüzünden erişim engelleyecek kadar abartmadık! Üstelik, hükümetin akıllıca bir zamanlamayla Google’a tahakkuk ettirdiği 30 milyon TL.lik vergi borcu (ki çok tartışılır bir operasyondur), bu son yaşananlar dolayısıyla TİB’in Türkiye ekonomisine verdiği zararın yanında devede kulak kalır. Yani neresinden bakarsanız bakın, hükümet yanlış hesap yapmaktadır!

Google’sızlığın Türkiye ekonomisine bir aylık maliyeti, şu sırada alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla, bilimsel yöntemlerle, ekonometrik modeller kullanılarak hesaplanıyor. Bu çalışmanın sonuçları çok yakında duyurulacak. Başta KOBİ’ler olmak üzere şirketlerin ücretsiz Google hizmetlerini kullanarak sağladığı yarardan, analytics sorunu nedeniyle yurtdışı hosting firmalarına göç etmesi kaçınılmaz firmaların internet sektörüne vereceği zarara, gmail ve diğer doğrudan iletişim kesintilerinin kullanıcılar ve şirketlere kaybettirdiği ilişki, müşteri ve itibar kaybından şirketlerin analytics nedeniyle yaşadığı sonsuz döngüye giren web sitelerinin yaratacağı zarara çok sayıda parametre devreye giriyor. Oldukça yüksek bir meblağdan söz ediyoruz. (Bu çalışmanın Google’ın internetle ne kadar entegre olduğunu ölçmemiz için bize bir fırsat da sunmasından dolayı TİB’e teşekkürlerimizi de ayrıca ileteceğiz...) Bu olayın Türkiye’ye kaybettirdiği itibarın sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi bedelini ise öngörmek zor değil. Bu skandalı kınayan uluslararası kurum, kuruluş ve medya organlarına her gün bir yenisi katılıyor. Bu boyutta bir hasar yarattığınızda, kırdığınız kolun yen içinde kalmasını bekleyemezsiniz...

Şimdi, baştaki soruya geri dönelim: Google skandalı, Türkiye’nin internet sansürü serüveninde bir dönüm noktası, bir eşik deneyimi, hadi abartalım, bir “paradigma dönüşümü” yaratır mı? Bir şeylerin dönüştüğü kesin. Daha önce harekete geçmeyenler sorular sormaya, meseleyi anlamaya çalışıyor. Bir zamanlar hareketli olup umutsuzluğa kapılanlar uyanıyor. Yeni birliktelikler, hareketler, platformlar doğuyor. Farklı demokratik eylem biçimleri yoğun bir şekilde tartışılyor. Toplantılar, gruplar, özel iletişim mecraları örgütleniyor. Öte yandan, “heyecan” yapmak için de henüz erken... gibi duruyor...
Ne oldu? Bilgi sosyal medyaya düşer düşmez insanlar kulak kesildi. Medyada haberler çıktıkça bu dinleme hali yoğun bir tartışmaya dönüştü. Şimdiye kadarki engelleme haberlerinde bu kadar yoğun bir katılım görmemiştik. Çünkü bu sefer, istisnasız her internet kullanıcısı kendisini ilgili hissetti. Çok farklı görüşler de dile getirildi elbette. Uygulamayı savunanlar da vardı. Bu doğal. Daha çok “kurumsal” platformlardan gelen, “aman anlaşsınlar da kimse mağdur olmasın (biz de işimize devam edelim)” tarzı çıkışlar da vardı. Bu da çok doğal. Kurumsal, sektörel bakışın her zaman her yerde böyle bir boyutu vardır, zararlı da değildir; en azından sorunu dürüstçe saptamaktan çekinmediğinde. Ama büyük bir çoğunluk, açık seçik bir biçimde olarak tepkisini otoritelere yöneltti. Sağlıklı bir gelişme...

Şimdi, bu gelişme bir saman alevi mi, yoksa yaşadığımız bu skandal bizde bir bilinç durumu yarattı mı, kalıcı bir hareket doğurur mu, bunu zaman gösterecek.

Bazı yenilikler var: Mesela dijital ajanslar “İnternet Geleceğimizdir” başlığıyla sansüre karşı bir bildiri yayınladı. Şimdiye kadar şirket gruplarını kapsayan böyle bir hareket pek görmemiştik. Ekşi Sözlük kullanıcıları kendi içlerinden dışarıya doğru bir hareket başlattılar. Hareketlerin siber mekandan sokağa çıkması, gerçekliğe genişlemesi gerektiği konusunda (neredeyse) bir fikir birliği oluştu. Bobiler sansüre karşı bir yürüyüş başlattı. Netdaş, Sanüresansür ve Korsan Partisi oluşumu yeni bir ivme kazandı. İNETD (İnternet Teknolojileri Derneği, TİB’e karşı yürütmeyi durdurma davası açtı ve suç duyurusunda bulundu. Cyber-rights hareketinin kurucusu ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Yaman Akdeniz ve insan hakları hukukçusu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, TİB’e itiraz dilekçesi verdiler. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, İsveç Korsan Partisi skandal uygulamayı kınadılar. OpenNet Initiative olayı duyurdu. Wikipedia’nın ingilizce versiyonundaki “Türkiye’de sansür” maddesi zenginleşti. Çok sayıda yabancı medya kuruluşu ve internet yayını skandalı duyurdu. Türkiye ile “Google sansürü” etiketleri kaçınılmaz olarak yapıştı ve Çin’in ardındaki boş sırayı kaptık! (Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı'nın son raporu da AB tarafında durumumuzun nasıl göründüğünü zaten net bir şekilde ortaya koyuyor. 2009 İlerleme Raporu da Türkiye’yi Youtube engellemesi yüzünden uyarmıştı.) Bu arada bir başka yenilik de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, üstelik Twitter hesabından, Youtube engellemesini eleştirmesi oldu...

Şimdi hep beraber bir ortak platform yaratmayı, hak ve özgürlüklerimizi daha yüksek sesle talep etmeyi konuşuyoruz; bir araya geliyoruz, tartışıyoruz; hukukun her eve lazım olduğunu farkediyoruz; yeni eylem tarzlarını, demokratik zorun yeni biçimlerini keşfediyoruz.

Bütün bu kıpırtılar umarım yeni bir şey doğurur. Umarım bütün bunlar bir doğum sancısdır. Çünkü karın ağrısıysa, her şey normale döndüğünde (çünkü hep döner), aslında hiç bir şeyin normal olmadığını unutursak...

İşte o zaman bari “aramızdan birinin” uyarladığı biçimiyle şu çok eski bilgeliği hatırlayın:

“en son ip bloklandığında, en son dns engellendiğinde, beyaz adam dns değiştirmenin kurtuluş olmadığını anlayacak.”

4.06.2010

Çok sinirleniyorum ben.


code.google.com - I know, you don’t need codes.
pages.google.com - Surf the government pages.
video.google.com - Use youtube. Oops sorry, use something else.
translate.google.com.tr - Why do you need to translate anything?
docs.google.com - Use paper if you need.
sites.google.com - Sites? Why?
books.google.com - You don’t want to read a book, don’t you?
chrome.google.com - Use Explorer, I like bugs.
sketchup.google.com - It’s forbidden to sketch anything, don’t you know that?
froogle.google.com - It’s too froggy to use.
labs.google.com - I just don't like labs.
mars.google.com - Do you really go to Mars?
moon.google.com - Is there any moon?
notebook.google.com - Note that, there is noo book.
toolbar.google.com - You can borrow my hammer if it’s necessary.
browsersync.google.com - Browser? What is that?
catalog.google.com - Read government catalogs.
codesearch.google.com - I will find your code if you want.
knol.google.com - What do you do with a troll?
dir.google.com - It’s so boring. You don’t need it.
apengine.google.com - Somebody said engine? Give me oil!
health.google.com - I care about healtcare, not Google.
finance.google.com - Can you borrow me a fifty?
contacts.google.com - Ask your headman.
earth.google.com - I love firebenders. What the $#@ is earth?
groups.google.com.tr - Why are they connecting people? Let’s seperate them all.
shopping.google.com - You need shopping too? Unbelieveable!
sky.google.com - Look over, there is your sky.
support.google.com - I’m supporting you, you need Google? What a shame...
tools.google.com - Where is my hammer?
wap.google.com - Wap is wap?
answers.google.com - You have questions? They are also banned.
google-analystics.com - I’m the analyser here, OK?

Access to certain Google services blocked from Turkey

Statement by Dr. Yaman Akdeniz, Associate Professor, Human Rights Law Research Center, Faculty of Law, Istanbul Bilgi University, and Director of Cyber-Rights.Org. (lawya@cyber-rights.org)

The situation in terms of Internet censorship has moved from BAD to WORSE in Turkey as the Telecommunications Communication Presidency (TIB) asked the Turkish Internet Service Providers to block access to certain IP addresses associated with YouTube.

As it is well know access to YouTube has been blocked from Turkey since May 2008, and DNS-poisoning method has been used until very recently. However, as of yesterday TIB asked the Turkish ISPs to block access to certain IP addresses associated with YouTube. The ISPs then started warning their users that as a result of the most recent IP blocking certain Google services may also be affected.

Since last night a considerable number of Google related services have been affected from Turkey. These are:

http://code.google.com

http://pages.google.com

http://video.google.com

http://translate.google.com.tr

http://docs.google.com

http://sites.google.com

http://books.google.com

http://chrome.google.com

http://sketchup.google.com

http://froogle.google.com

http://labs.google.com

http://mars.google.com

http://moon.google.com

http://notebook.google.com

http://toolbar.google.com

http://browsersync.google.com

http://catalog.google.com

http://codesearch.google.com

http://dir.google.com

http://earth.google.com

http://groups.google.com.tr

http://shopping.google.com

http://sky.google.com

http://support.google.com

http://tools.google.com

http://wap.google.com

http://answers.google.com

http://google-analystics.com

The above services are not completely blocked but users are reporting that they either cannot access them or access is really slow. My own tests from two different ISPs confirmed the situation.

This is an unacceptable side effect to the Turkish authorities desire to block access to YouTube. The latest disproportionate action can only be described as censorship and remains unacceptable in a democratic society. The blocking of websites that carry legal content such as YouTube and all the above mentioned Google related services could be incompatible with Article 10, and could be regarded as a serious infringement on freedom of speech, and too far-reaching than reasonably necessary in a democratic society.

Biz Suçlu Değiliz. Bunu Haketmiyoruz!

Ekşi Sözlük'ün ssg'sinden mesaj var...

3.06.2010

Elveda Google



Bugün, ADSL ve servis sağlayıcı bazı firmaların müşterilerine gönderdikleri e-postalar sayesinde öğrendik ki Türkiye'de erişime engelli binlerce siteye bu defa dünyanın en büyük arama motoru da ekleniyor. Youtube yasağını bile gölgede bırakacak bu engelleme haberi aşağıdaki metinle yayıldı.

"Değerli Müşterimiz, 3 Haziran 2010 tarihinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan firmamıza iletilen karar sebebi ile Google'a ait bazı IP'lere hukuksal nedenlerden dolayı erişim engellenecektir. Erişimi engellenen IP'ler dolayısıyla, Google'in bazı uygulamalarına erişememe ya da yavaşlık yaşanması beklenmektedir. Bu engellemenin muhtemel etkileri içerisinde; - Google web sitesine erişimde sorun yaşanması, - Reklam vb. analiz verisi için web sitelerinde Google analytics, Google maps gibi Google uygulamalarını kullanan portal veya web sitelerinde erişimlerin yavaşlaması, - Google Toolbar yüklü bilgisayarlarda bazı sitelere yavaş erişme, - Web siteleri dahilinde “google search” kullanan alan adlarına erişimde yavaşlama, - Firmanıza ait Google uygulamalarıyla entegre ya da Google Search' a dayalı bir takım uygulamalarınızın bu erişim kısıtlamasından etkilenmesi, söz konusu olabilecektir. BiRi adsl'in internet erişim performasından bağımsız şekilde, yaşanacak olası erişememe ve yavaşlık probleminden minimum ölçüde etkilenmeniz için konuyu bilginize sunarız."

Mümkün olduğu sürece gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğiz.

Güncelleme: Şimdilik Türkiye'den erişime engellenen Google IP'leri listesi:"74.125.127.100, 74.125.45.100, 74.125.67.100, 74.125.39.101, 74.125.39.102, 74.125.39.113, 74.125.39.138, 74.125.43.100, 74.125.43.101, 74.125.43.102, 74.125.43.113, 74.125.43.138, 74.125.43.139, 209.85.135.102, 209.85.135.113, 209.85.135.139, 209.85.135.100, 209.85.135.101, 209.85.135.138, 74.125.39.100, 209.85.229.101, 209.85.229.100, 209.85.229.102"