2.03.2011

Blogspot Mahkeme Kararı

Geçtiğimiz gün Digiturk tarafından mahkemeye başvurularak kapatılan Blogspot.com'la ilgili mahkeme kararı ortaya çıktı. Görüldüğü üzere ilgili bloglar değil, Blogspot'un tamamının kapatılması istenmiş.

28.02.2011

Blogspot.com'a Yine Digiturk Engeli Geldi!



Bugün aldığımız bilgilere göre Digiturk yine aynı mahkemeye, Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvurarak yine Blogspot.com'a erişimi engelletti. Cyber-Rights'daki bilgiyi aynen aktarıyorum:

"Superonline’ın web sitesinden ve Twitter üzerinden yaptığı açıklamaya göre Blogspot.com web sitesi Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.01.2011 tarih ve 2011/156 D iş sayılı kararı ile erişim engellenmiş.

"Superonline 28.02.2011 açıklaması: Google Hizmetleri

Değerli Müşterimiz,

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan firmamıza iletilen karar sebebi ile Google’a ait bazı IP’lere erişim engellenecektir. Erişimi engellenen IP’ler dolayısıyla, Google’in bazı uygulamalarına erişilememe ya da yavaşlık yaşanması beklenmektedir.

Bu engellemenin muhtemel etkileri ile ilgili olarak;

- Google web sitesine erişimde sorun yaşanması,
- Google analytics, Google maps gibi Google uygulamalarını kullanan portal veya web sitelerinde erişimlerin yavaşlaması,
- Google Toolbar yüklü bilgisayarlarda bazı sitelere yavaş erişme,
- Web siteleri dahilinde ‘google search’ kullanan alan adlarına erişimde yavaşlama,
- Firmanıza ait Google uygulamalarıyla entegre ya da Google Search’a dayalı bir takım uygulamalarınızın bu erişim kısıtlamasından etkilenmesi söz konusu olabilecektir.

Google servislerinde yaşanabilecek yavaşlık ve erişim zorluklarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan karar sebebi ile yaşandığını, bu durumun Superonline alt yapısından kaynaklanmadığını bilgilerinize sunarız.

Saygılarımızla
Superonline"


Bu da Digiturk'ün açıklaması:
" “Tüm kamuoyunun bildiği üzere Digiturk, Türkiye Futbol Federasyonu’nun yaptığı ihale neticesinde yıllık 321 milyon dolar ödeyerek süper toto süper ligi maç yayın haklarını almıştır.

Yayın hakları Digiturk’e ve Lig TV’ye ait olan maçlar, bazı internet siteleri tarafından kanunlar hiçe sayılarak yayınlanmaktadır.

Kanunların kurumumuza yüklediği bütün yükümlülükler eksiksiz yerine getirilip içerik ve yer sağlayıcılar defalarca uyarılmasına rağmen internetten illegal yayın yapılmasına son verilmemiştir.,

Son çare olarak yüce Türk mahkemelerine başvurulup illegal yayınları yapan sitelerin verdiği zararın durdurulması talep edilmiştir. Mahkeme yasal olarak her şeyin yapıldığını ve ihlalin hala durdurulmadığını tespit ederek bu sitelere erişimin engellenmesi kararı vermiştir. Bu kararın uygulanması ile birlikte blogspot’ta bazı bloglar’a da erişimde problemler ortaya çıkmış olup, bu problemlerin tek sorumlusu uyarıldığı halde illegal içerikleri yapan sitelerin yayınını ısrarla durdurmayan Google ve Blogspot’tur.

Halkımızdan almış olduğumuz destekle Türk futboluna yaptığımız yatırımlarla birlikte, illegal maç yayınlayan kişi yada kişilerle mücadelemiz devam edecektir.

Kamuoyuna saygılarımızla sunulur.”"


Bildiğiniz gibi yine aynı mahkeme Blogger'ı engelletmişti. Şu anda Blogspot.com üzerinden yayın yapan siteler maalesef engelli.

Ayrıca Twitter üzerinden #blogumadokunma tagiyle bir tepki başlamış durumda. Türkiye'de şu anda trend topic. Lütfen siz de gidip tepkinizi yazın. Kıvanç Tatlıtuğ'la trend topic olmuştuk dünya çapında. Bari bu sefer gerçek bir olayı duyurmaya çalışalım.


Not: Bu yazıya şöyle bir yorum geldi. Aynen alıyorum, bilginize:


Merhaba,
 
Blogspot.com’un kapatılmasına dair yapılan Superonline açıklaması sitenizde tarihsel olarak hatalı bir şekilde yer almıştır.
http://sansuresansur.blogspot.com/2011/02/blogspotcom-yine-erisime-engellendi.html
 
Blogspot.com’un kapatılması ile Google Documents’in yasaklanması iki farklı zaman diliminde gerçekleşmiş iki farklı vakadır. Ancak Superonline’ın Google Documents’in yasaklanması hakkında yaptığı açıklama sitenizde “28.02.2011” tarihi ile yer almıştır.
 
Tüketicilerin ve okurlarınızın doğru bilgilendirilmesi açısından bu hatanın düzeltilmesini önemle rica ederiz...
 
 
İyi çalışmalar...

22.02.2011

Vimeo ve YouTube Yine Ve Yeniden Kapalı!



Vimeo ve YouTube yine kapatıldı! Vimeo'nun bu sefer yukarıda yayınlanan (DNS’leriniz yüzünden seyredebiliyorsunuzdur mutlaka ve seyredin zaten!) ve HES (Hidroelektrik Santralleri) ile ilgili güzel bir belgesel olan “Anadolu’nun İsyanı” adlı video yüzünden kapatıldığı iddia ediliyor ama kesin bir bilgi yok. Kapatılma kararı ise eski kararla aynı: “ANKARA CBS’nin 28/09/2010 tarih ve 2010/93921 nolu KORUMA TEDBİRİ kapsamında bu internet sitesi (vimeo.com) hakkında verdiği karar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nca uygulanmaktadır.”

YouTube için ise nedeni bilinmiyor (DNS'siz girilemiyor).

(Lütfen yukarıdaki videoyu her yerde paylaşın! Hatta indirip, dilediğiniz yere yükleyin.)

Net bilgisi olanlar lütfen yorum yazsınlar.

10.02.2011

FFFFOUND da engelli!




Yok anlamıyorum maalesef. Anlayamıyorum. Nesini görmüş olabilir bu TİB denen ne yaptığını bir türlü algılayamadığım kurum. FFFFOUND sadece görsel paylaşım üzerine kurulu, birçok insanın dimağını besleyen, dünyanın en kaliteli görsel paylaşım sitelerinden biri. Burada nasıl bir görsel görmüş olabilir ki 'o rahatsız biri' anında savcılığa başvurup kapattırma kararı çıkartabiliyor. İnanın ben buraya sansürlü siteleri yazmaktan bıktım ama bu at gözlüğü takan adamlar bıkmadı site kapatmaktan. Ne diyeceğimi bilemiyorum artık...

21.01.2011

Grou.ps da sansürlendi



Webrazzi'den aldığımız habere göre, bugünün ikinci sansürü, internet sansürüne karşı çalışmalarından da hatırlayacağınız Emre Sokullu'nun kurucusu olduğu Grou.ps'a sitesine uygulanmış.

Kullanıcılarının kendi ilgi alanlarına göre sosyal ağlar oluşturmasına imkan tanıyan servisin engelleme kararı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın 14 Ocak 2011 tarih ve 421.02.00.2011-016019 no’lu kararıyla idari tedbir kapsamında. Engelleme ile ilgili Grou.ps’un avukatı Başak Purut ile iletişime geçen webrazzi ekibine açıklama yapan Purut, engelleme kararının sebebi konusunda henüz bilgileri olmadığını dile getirmiş, gerekli çalışmaları yapacaklarını belirtmiş.

iyi haftasonları Türkiye...

Sanalika da erişime engellendi - Sanalika basın açıklaması



Bugün de iki ayrı sansür uygulaması haberiyle sizlerleyiz. İlk haberimiz, Ankara 7. Sulh Ceza mahkemesinin 2011/69 numaralı ve 18 Ocak 2011 tarihli kararıyla erişiminin koruma tedbiri kapsamında engellenen sanal dünya uygulaması Sanalika, bugün bir basın açıklaması yaptı. Açıklama aşağıdaki gibidir:

Sanalika’nın erişime engellenmesi ile ilgili basına, ailelere ve kamuoyuna açıklamamızdır.

Sanalika.com ve Sanalika.net alan adlarından sunulan interaktif oyun ve sosyal ağımız, ne yazık ki, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın talebi ve Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararıyla erişime engellenmiştir.

Hemen belirtmek isteriz ki, global pazara şimdilik İngilizce ve İspanyolca dillerinde sunulan, arkasında 3 yıllık emek ve yoğun bir bilgi birikimi bulunan Sanalika markası ve oyunu sadece Türkiye’de 10 milyon üyeye ulaşmıştır. Sanalika, 10 milyon üyesine kendi dünyalarını oluşturabilecekleri ve kendilerini ifade edebilecekleri sanal bir yaşam alanı oluşturmuştur.

Her yaş grubuna hitap eden sosyal oyun Sanalika’nın arkasında teknik, idari, hukuk ve tasarım ekibi olarak 53 kişinin emeği bulunmaktadır. Sanalika ekibi tarafından, oyun sürekli geliştirildiği gibi, hassas olunması gereken konuların farkındalığından dolayı, üyelerinin büyük bir kısmını oluşturan 7-18 yaş grubu için de özel çalışmalar yapılmıştır.

  • Dünyada, Sanalika’nın benzeri olan hiçbir oyunda halen yaş grupları ayrımı yapılmadığından, 18 yaş altı tüm çocuklar yetişkinlerle aynı ortamda bulunabilirken, Sanalika 7-12 ve 13-17 yaş gruplarına özel alanlar açmıştır.
  • Çocukların olduğu dünyada, zeka geliştirici oyunlar bulunmaktadır ve sosyalleşmeleri için çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Oyun içerisinde, 23 Nisan ve 29 Ekim bayramları kutlanmış, 27 Mart Dünya Tiyatro günü kutlanmış, çeşitli ressamların resimleri sergilenmiş, , çeşitli sanatçıların konserleri düzenlenmiştir.
  • Çocukların rahatsız edilmemesi için küfür, argo ve hakaret içerikli üye mesajlarının semantik olarak engellenmesi sağlanmış, rahatsız edici eylemlerde bulunan üyelerin sistemden dışlanması sağlanmıştır.
  • Başka bir yaş grubundan herhangi bir kimsenin 7-18 yaş grubunun dünyasına girmesi teknik olarak engellenmiştir.
  • Sanalika tarafından ebeveynlere yönelik “Aile Koruma Programı” oluşturulmuş, ebeveynlere çocukları için saat sınırlaması, içerik sınırlaması gibi imkanlar getirilmiştir.
  • Sanalika’nın çocuk dünyasında, çocukların eğitilmesi için çeşitli eğitim projeleri yapılmıştır.
  • Sanalika’da sosyal sorumluluk projeleri kapsamında çoçukları bilinçlendirme amaçlı çeşitli etkinlikler yapılmıştır ve yapılmaya da devam edecektir.
  • Şirketimize başvuran her ebeveyne bilgi verilmiş, sorunları ve şikayetleri çözüme kavuşturulmuştur.
  • Zaman zaman Emniyet Müdürlüğü’nden gelen kötü niyetli kullanıcıların IP bilgilerinin kendilerine iletilmesine yönelik yazılara en kısa sürede cevap yazısı yazılarak ve bu konuda her daim eksiksiz bilgi sağlanarak Emniyet Müdürlüğü’ne destek verilmiştir.

Ancak, çocukların hem eğlenmesini, hem sosyalleşmesini hem de eğitilmesini sağlamak için çalışmaların yapıldığı Sanalika oyunu, ne yazık ki “yargısız infaz” yapılarak çocukların cinsel olarak istismar edildiği, çocuk avcılarının cirit attığı, çocukların psiko sosyal durumunu etkileyecek uygunsuz konuşmaların yapıldığı, çocukların içkiye ve kumara özendirildiği bir ortam olarak değerlendirilerek erişim engelleme kararı verilmiştir.

Erişim engelleme kararı talebinde delil olarak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) ulaşan 208 adet şikayet başvurusu, iki adet gazete haberi ile Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün raporu konulmuştur. TİB’in topladığı 208 şikayetin içeriği incelendiğinde, neredeyse çok büyük bir kısmının aynı kalemden çıktığı açıkça görülmektedir. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün raporunda, çocukların cinsel olarak istismar edildiği, çocukların psiko sosyal durumunu etkileyecek uygunsuz konuşmaların yapıldığı, çocukların içkiye ve kumara özendirildiğinin uzmanlarca tespit edildiğini, ancak bu tespitin neye göre ve nasıl yapıldığı konusunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. Dosyada bulunan gazete haberleri ise aynı kurumun Anadolu Ajansı’na servis ettiği haber metinlerinden başka bir şey değildir. Aynı haberlerde, çocukları korumak amacı bahane edilerek bir çok arkadaşlık sitesinin, oyunların ve sosyal ağların kapatılması için gerekli çalışmaların yapıldığından bahsedilmektedir.

Tüzel kişiliği ve markası sicilde kayıtlı olan; vergisini düzenli olarak ödeyen, ortakları, çalışanları, adresi, telefonları belli olan Sanalika’ya ulaşmak ve rahatsızlıkları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapmak yerine, sorgusuz sualsiz, cevap ve savunma hakkı vermeden siteye erişimin engellenmesini istemek, bize göre iyiniyetli bir yöntem değildir. Zira, kurumlara ulaşan şikayetler ve bazı konulardaki hassasiyetler rahatlıkla çözüm yoluna ulaştırılabilecekti.

Erişim engelleme kararının hukuka aykırılığı konusunda hukukçularımızın itirazlarını yapacaklarını, bunun dışında kurum ve marka imajımızı zedeleyen, ailelerin gözünde oyunumuzu zararlı ilan eden, olmadık suçlamalarda bulunan ve şirketimizi gelir kaybına uğratan kişi ve kuruluşlar hakkında tazminat davalarını açacağımızı kamuoyuna bildirmek isteriz.

Sanalika’nın bazı politikaları eleştirilebilir, -karşı olmakla beraber- Sanalika’nın içinde çocukların bazı kişiler tarafından cinsel istismara uğramalarını ve argo içerikleri engelleyemediği iddia edilebilir, ancak bunları önlemenin yolu siteyi erişime kapatmak ve kafayı kuma gömmek değil, karşılıklı işbirliği yapmaktır. Eğer siteyi erişime engellemek yerine işbirliği yapılabilseydi, oyun içine girebilecek kötü niyetli kişilerin tespit edilmesi ve soruşturulması da mümkün olabilecekti. Bunun dışında, Sanalika gibi oyunlar çocukların eğitimi ve kişisel gelişimi için çok iyi fırsatlar sunabilecektir. Bu tür oyunları ve girişimleri engellemek, ne çocuk istismarını ne de başka suçları azaltabilecektir. Aksine bu tür oyunlar, istismarı engellemek bir yana çocukların eğitilebilmesi için fırsat olarak görülmelidir.

Dünyadaki hiçbir oyun ya da site, çocuklara yüzde yüz koruma sağlayabileceğini iddia edemez ama yüksek sorumluluğun gerektirdiği bu konu hakkında da kayıtsız kalamaz. Biz Sanalika ekibi olarak, her zaman çocukları korumaya yönelik önlemler almaya çalıştığımızı, ebeveynler için kontrol mekanizmaları oluşturduğumuzu, oyun içinde olabilecek kötü niyetli eylemleri her daim engellemeye çalıştığımızı, bugüne kadar kötüniyetli kişilerin tespiti konusunda yasal makamlara yardımcı olduğumuzu her yerde her zaman söyledik. Bunu her zaman da söylemeye devam edeceğiz.
Basına, ailelere ve kamuoyuna saygıyla sunarız.

Sanalika ekibi adına
Oyun Stüdyosu Ltd. Şti.

4.01.2011

Bilgi Üniversitesi'nde yaşananlara tepki



Size Bilgi Üniversitesi'nde yaşananlarla geliyoruz bu sefer. Olay nedir? Aylar önce bir öğrencinin bitirme tezi olarak porno film çekmek istediğini hocalarına belirtmesi, hocalarının zor bir konu olduğu yönündeki telkinlerine rağmen projeye onay vermesi, neticesinde çocuğun üniversitenin stüdyosunda bir porno film çekmesi, sonrasında tezden D alması, bunun bir zaman sonra bir röportaja taşınması ile tekrar gündeme gelmesi, medyanın çarpıtmaları ve galeyanı, "vay ahlaksızlar" söylemleri ve sonunda işten uzaklaştırılan üç akademisyen, okunun kapılarına vurulan kilitler, darbe yiyen bir okul...

Tepki vermek için bir tepkivecagri.com adresinde bir imza kampanyası var, tıklayın, imzanızı atın. Ayrıca öğrencilerin görüşlerini şuradan okuyabilirsiniz. Kampanyanın metnini buraya alıyorum. İmza için tıklamayı unutmayın.

"iletisim [at] tepkivecagri.com

Bizler, Türkiye’nin ve dünyanın farklı yerlerinde, farklı sektörlerde çalışmakta olan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Görsel İletişim Tasarımı ile Fotoğraf ve Video lisans programlarının mezunları, eski araştırma ve öğretim görevlileri olarak bölümlerimiz ve hocalarımızla ilgili gelişmeleri endişe ile takip ediyoruz.

Hedefinden ve gerçeklerden saptırıldığını düşündüğümüz, bir lisans bitirme projesinden yola çıkılarak yapılmış bir röportajın ardından toplumun farklı kesimleri ile yetkili mercilerinin tepkilerini ve oluşan tartışmaları soğukkanlılıktan, akılcılıktan uzak; bağlamından kopuk buluyoruz.

Akademik bir ortamda araştırma konuları sınırlandırılamaz. Akademik danışmanın görevi, çalışma konusunu sansürlemek değil, konuyu araştırma yapılan disiplin çerçevesinde değerlendirmek ve bağlamına oturtmak üzere öğrenciye yol göstermektir. İçeriği müstehcen olan bir çalışmanın bir ‘porno film’ olarak değerlendirilebilmesi için izleyiciyi cinsel anlamda uyarmak amacıyla kurgulanmış olması, dolayısıyla bir izleyici kitlesini hedeflemesi, satılması, dağıtılması veya teşhir edilmesi gerekir. Görsel İletişim Tasarımı ile Fotoğraf ve Video programlarında bitirme projesi olarak gerçekleştirilen bir çalışmanın ise ancak pornografik filmlerin anlatımı, estetiği ve tekniğine ilişkin deneysel ya da eleştirel bir araştırma olması beklenebilir. Kaldı ki, pornografi bir fenomen olarak diğer akademik disiplinler çerçevesinde tüm dünyada yapılan metinsel çalışmalarda nasıl ele alınabiliyorsa, Görsel İletişim Tasarımı ile Fotoğraf ve Video programlarının bitirme projelerinde de benzer bir şekilde araştırma konusu edilebilir. Bu bağlamda, medyada yer alan haberlerin çoğu çarpıtıcı ve yanlıştır.

Yeni medyayı popülist amaçları uğrunda acımasızca kullanan, sansasyon ve linç kültürü üzerinden beslenen ‘şok haber’ ve ‘az sonra burada’ gazeteciliğinin; adı geçen bölümlerle ilgili görmediği, görmek istemediği başka birçok olumlu gelişme olurken, böyle bir haberin manşetlere taşınması ayrıca düşünülmesi gereken bir konudur.

Şunu unutmamak gerekir ki, bu tartışmalarda zan altında bırakılmış akademisyenler, ulusal ve uluslararası üniversitelere yeni akademisyenler, Türkiye’deki tasarım camiasında birçok yeniliğe imza atmış tasarımcılar ve sanatçılar yetiştirmişlerdir. Samimiyet ve özveri ile kendilerini hizmet verdikleri kuruma uzun yıllardır adamış olan meslektaşlarımızın ve hocalarımızın medyanın kışkırtmasıyla kurumlarından bu şekilde uzaklaştırılmaları, en mütevazı deyimle haksızlıktır.

Ayrıca, yine bu tartışmalarda zan altında bırakılmış olan bölümler ise geçtiğimiz on beş yıl içerisinde, onlarca akademisyen ile yüzlerce öğrenci ve mezunun katkılarıyla büyüyen saygın bir topluluktur. Türkiye’de alanlarında ilk olan bu bölümler, getirdikleri yenilikçi üslupla benzerlerinden her zaman farklı bir yerde durmuş, Türkiye’de bir klasik haline gelen sergileri düzenlemekle kalmamış, aynı zamanda Avrupa’da da çok sayıda uluslararası projeye ortaklık etmiştir. Bu etkinliklerin büyük kısmı popüler medyada çok ender yer bulmuşken, sansasyonel yaklaşımla üretilmiş bir röportajın ilgi odağı olması ve sadece tek bir bitirme projesinin sansasyonel niteliğinden ötürü haberleştirilmiş olması düşündürücüdür.

Gelişmeler karşısında asıl dikkat çekilmesi gereken nokta ise, üniversite yönetiminin takındığı tavır ve uygulamaya koyduğu eylemlerdir. Bir süredir çalışanlarla yönetim arasında yaşanan sorunların basına da yansıdığı İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, ‘yeni’ yönetim bu krizde de tamamen baskıcı, meslektaşlarını hiçe sayan ve kendini kurtarmayı amaçlayan bir tavır takınmıştır. Akademik özgürlük adına ilk yapılması gereken, söz konusu iddiayı açıklığa kavuşturmak üzere ilgili kişi ve yetkililerle doğrudan görüşmek ve konuyla ilgili müzakerede bulunmak iken yönetim son derece sindirici bir tavır ve gözdağı veren bir politika sergilemiştir. Bu tavrın Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında bir süredir gündemde olan özgürlük ve baskı tartışmalarından bağımsız olduğunu düşünmek son derece naif bir yaklaşım olur.

Totaliter olmayan sistemlerde üniversiteler düşünce ve ifade özgürlüğünün bel kemiğidir. Aykırı görüşlerin tartışma imkanı bulduğu, aykırı insanların toplum yapısını sorgulayıcı projeler üretebildikleri, düşünce özgürlüğünün en korunaklı olması gereken kurumlardır. İfade özgürlüğünün olduğu, akıl ile idare edilen, baskısız, sansürsüz bir eğitime sahip olmak bize dünyayı daha geniş bir çerçeveden görmeyi, yenilikçi ve ilerici olmayı sağlayan yegane temeldir. Eğitim kurumlarının bu konumunu engelleyecek, sınırlandıracak ve hatta tartışmaya açacak olan türden hiç bir hareket kabul edilemez. Bu eylemler doğrudan demokrasiye ve üniversitelerin bağımsızlığına karşı yapılmıştır.

Demokratik yaşam, düşünce özgürlüğü ve birlikte yaşama kültürü ancak ve ancak bizden olmayanlara, bizden farklı olanlara da sahip çıktığımızda var olabilecek kavramlardır. Bizler bugün; sadece kurumlarına ve yüzlerce öğrenciye yıllardır emek vermiş akademisyenlerin kariyerlerini ve kişilik haklarını hiçe sayan değil; ‘bilgiye özgürlük’ ilkesiyle kurulmuş bir üniversitenin temel prensiplerini de ihlal eden bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda Türkiye’deki basını taraflı ve kışkırtıcı yayınlarını durdurmaya ve olayı her yönüyle ele almaya; üniversite yönetimini bu yanlışı telafi ederek üniversitelerin bağımsızlığı ve düşünce özgürlüğü adına, mezun ve kayıtlı bütün öğrencileri ile eski çalışanlarının yanı sıra halihazırdaki mensuplarını mağdur eden hareketlerine son vermeye davet ediyoruz.

Çağrımıza öğrencilerin, akademisyenlerin, hukukçuların ve bütün sansür karşıtlarının katılımını bekliyoruz."

28.12.2010

Fizy.com da erişime engellendi!




Evet beklenen an gelip çattı! Yurtdışından ödül alan, en iyi müzik platformlarından biri olan Fizy.com "T.C. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 17.12.2010 tarih ve 2010/93 Basın Muh-K. sayılı kararı gereği erişime engellenmiştir." Tebrikler.

2.12.2010

Sansürlüyorum ama bir sor, neden?

İnternet fantastik bir yer. Orta dünya gibi. Bilmiyorsan yapacak bir şey yok. Duyduklarınla idare edeceksin. Fakat internet hakkında duyulanlar da pek iç açıcı değil. “Fatma’nın kızı internetten tanıştığı adamla buluşmaya gitmiş, adam bunu kaçırmış.” Ya da “Millete ağzına gelene söylüyorlar.” Şeklinde duyumlar dört tarafınızı sarıyor.

İnternetle ilgili karar verenlerin internetten en anlamayanalar olmasından ötürü mevcut durumumuz da ortada. Sağımız solumuz engelli site doldu. Elimi attığım yer engelli siteye çarpıyor. Belki ben elimi başbakanlığın sitesi gibi elit mekanlara atmadığım için olabilir. Girmek istediğim porno siteler genelde engelli.

Porno demişken. Gelin (gelmeyin aslında oturduğunuz yerden okuyabilirsiniz) şu sansürü savunanların argümanlarına bir bakalım.

Porno ne arar la internete?

Porno mu? Çok ayıp. Duymamış olayım. Duymasam da izlerim ama. O ayrı. O candır. Her neyse. Porno yasak değil. Çocukların ruhsal ve fiziksel gelişimini engelleyeceğine de inanmıyorum. Fiziksel nasıl engelleyecek zaten. Çok mastürbasyondan oğlanın şeyinin derisi mi yüzülecek. Bütün dünyanın üzerinde hemfikir olduğu konular hariç (hayvan istismarı, çocuk istismarı) pornoyu yasaklayamazsınız. Pardon yasaklayabilirsiniz. Çıkarırsın yasa yasakların. “Öpüşmeyin, sevişmeyin. Ağzınızı kırarım” dersin. Nitekim zabıtalar parklarda dolaşıp el ele tutuşanları uyarmıyor mu? Onu da yaparsın ama saçma olur. Yavrum, evladım, 18 yaşın üstündeki iki insan sevişirken bunu kaydedip internette dağıtıyorsa (üzerine maaş alanlar var, valla) bundan sana ne. Yorumlarım bu kadar. Hadi hayırlı işler.

İnternet Zararlı!

Sen daha zararlısın aslında. Ama neyse. Evet, canım internet senin hoşuna gitmeyen fikirlere sahip birçok insanın toplanıp (beş kişi yan yana yürüyünce polis durdururdu eskiden, piyuu) bu fikirleri daha da geliştirerek yaydığı bir ortam olduğu için zararlı. Yürü git.

Bu arada şunu da söylemeliyim. Bilgisayar kullanmak için uğraşmanız gerekir. Araba sürmek için ehliyet almanız gerektiğini kabul ediyorsunuz da bunu mu etmiyorsunuz! (Hoca da durur mu yapıştırmış lafı.) “Ay şekerim virüs falan olmasın” diyorsanız bilgisayar gibi her şeyi yapabilen bir aleti bırakıp iPad gibi “verdiğimizle idare et” aletlerine yönelin.

Anamıza Bacımıza Küfrediyorlar!

Oturduğum (ve osurduğum) yerden ahkam kesmek çok rahat olsa da bu konunun çetrefilli olduğunu itiraf etmek zorundayım. Benim için Ekşi Sözlük’te “çok saçma salak konuşur” deseler hoşuma gider mi? Kendime soruyorum, cevap vermeyin. Gitmez. Ama bu konuda bir şey yapamam. Yapabileceğim en mantıklı şey, bunu neden yazdıklarını düşünüp bu fikirlerinden vazgeçirmek için uğraştırmaktır. Kusura bakmayın canlar. Bir hakimin hakaret saymayacağı her şey internette de küfür değildir. “Allah belasını versin” küfür değildir. “Bu hükümetin Allah belasını versin” de haliyle küfür olmuyor. (Yazar burada korkarak seslenmiş aslında.)

Gerçekten hakaret olduğunu düşündüğünüz bir şey varsa siteye yazın. Kaldırsınlar. Kaldırmazlarsa dava açın. Aç aç aç.

Bir de şu var. Bakın mesela ben evimde eşimle konuşurken başbakan hakkında "sayın başbakan" şeklinde konuşmak zorunda değilim. "Lan bu adam da bir gitse de kurtulsak" diyebilirim. Bana kimse kalkıp da "olm sen ne biçim konuşuyorsun" diyemez. Sana ne derim. Hukuki bir sorumluluğum da olmaz. Ama blogum da benim kişisel bir alanım sayılır mı? İstediğimi yazabilir miyim ve burada küfür etmeyi üslup sayıp yırtabilir miyim?

Youtube Vergi Vermiyo Yaaaaaa! :(

Bak hala konuşuyor. Amazon'dan kitap aldım. Kitabın parasını verdim, kargonun parasını verdim. Kitap elime ulaştı. Sana da para verecek miyim? Hayır. Bu da öyle. Youtube'da gösterilen reklamlar internette gösterilen reklamlardır. O reklamlardan vergi alabilmek için o reklam verenin de reklamı yayınlayanın da senin ülkende ticaret siciline kayıtlı tüzel kişilikler olması lazım. Öyle mi? Değil. İnternet dediğin şey senin misakı milli sınırlarından geniş. Kusura bakma.

Benim televizyonumda CNN ya da BBC izlerken orada gördüğüm reklamlar var. Ben internette gezerken gördüğüm reklamlar var. CNN ya da BBC size vergi ödüyor mu ki internettekiler ödesin? Sus.

Bütün bu yazdıklarım sorunları görmekten gelmek için değil. Sorunlar var. Engellemek o sorunları da engellemiyor. Aslında, engellemek sorunları görmezden gelmek. Yukarıda yazdıklarım, sorunları bahane edip konuşma ve fikirleri yayma özgürlüğünü de kısıtlamaya çalışanları hedef alıyor.

İnternetteki sorunların temeli internetin kendisi değil. Teknoloji asla sorunun kendisi olmadı. Sorunların temeli insan. Elinizdeki malzeme insansa, ortaya ne çıkacağını asla göremezsiniz. IRC’den forumlara, forumlardan Facebook’a, Facebook’tan sosyal medyaya geçtik de ne oldu? Aynı mal yine mal. IRC’deki seksi_boy_34m forumlarda devam etti. Oradan Facebook’a geçti, kanlı canlı fotoğrafıyla kimliğinde yazan adıyla mal olarak hareket etmeye devam etti. Friendfeed’te açtığı hesap ile “cCc yakarız satanistleri cCc” yaparak yaşamını sürdürüyor. Aradan geçen süre 7-8 yıl. Mal, mal olduğu sürece üyeliğini forumlardan sosyal medyaya taşıması bir şey değiştirmiyor.

Kusura bakmayın canlar, malın mal olduğunu sohbet ederken bir saatte anlayabiliyorken, internet sayesinde kolaylıkla fark edilebiliyor. Olay bu. İnternet kötü değil. Sadece orada saçmalıklarımızı sokaktaki kadar gizleyemiyoruz.

25.11.2010

Sesli Sözlük'ün de sesini kapattılar


Bu sansür haberlerini vermekten çok sıkıldım sayın okuyucu. İtiraf ediyorum bir süredir biliyordum sesli sözlük sitesinin de erişime engellendiğini. İlk önce inanmak istemedim, sonra da bekledim başka bir yazar duyursun diye, belli ki kimsenin eli varmadı. Bu gece sesli sözlük linkini yazdım bir kez daha browser'a memleketimin şahane sansür manzarası yine dikildi karşıma.

Sesli Sözlük sitesi de sizlere ömür, iyi sansürler Türkiye...

Güncelleme: Haberi yaptıktan sonra gelen yorumlarda öğrendik ki sesli sözlük hakkında içerik hırsızlığı yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuş. Kaynak için tık tık

Güncelleme 2.0: Hangi sitenin hangi nedenle kapatıldığını öğrenmemiz ne yazık ki ancak söylence ve/veya tarafların yaptığı açıklamalarla mümkün olabildiğinden haberle ilgili 2. bir günceleme yapmak gerekti. Karanlıkta kör dövüşü tüm hızıyla devam ediyor. Avukat Başak Purut'un konuyla ilgili açıklamasından öğrendiğimiz kadarıyla bir önceki güncellemede verdiğimiz link'e istinaden söz konusu diğer site bu davada taraf değil ancak onunla ilgili de bir durum var-mış. Sesli Sözlük sitesinin kapatılma nedeni telif hakları ihlali gibi duruyor. Gelişmelerle sizlerle olacağız...

9.11.2010

Türkiye Yarın "Sanal Suçlar Sözleşmesi"ni İmzalıyor!


Bu blogun varolma nedeni olan şeyi hepimiz biliyoruz. Türkiye'de internete getirilen sansürler konusunda atılmış neredeyse hiçbir adım yok, sistem yok, düzen yok. Gelene kadar da bu ve bunun benzeri bloglar bu konuları yazmaya devam edecekler.

Az önce öğrendiğim bir bilgi, şu ana kadar atılan ya da atılmaya çalışılan adımların en mantıklısı ve önemlisi gibi. Dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu, yarın Strasbourg'a giderek Sanal Suçlar Sözleşmesi adı verilen bir şeye imza atacak. Bu gelişme, internet sitelerinin yasaklanmasının ancak uluslararası yetkili mahkemelerle olabileceği anlamına geliyor.

Yani şöyle diyebiliriz: Bu sözleşmeye imza atmış ülkeler, internet sansürü konusundaki uluslararası kuralları kabul etmiş oluyor ve herhangi bir nedenle bir internet sitesinin kapatılması söz konusu olduğunda son kararı uluslararası mahkemeler veriyor.

Bu sözleşme gerçekten bunu sağlıyorsa ve Ahmet Davutoğlu yarın gerçekten buna imza atacaksa, haydi gidip rahat rahat uyuyalım.


6.11.2010

Yine bir sansür haberiyle karşınızdayız: 5posta.org erişime engellendi




Bu haftasonunun sansürlenen sitesi 5 Posta.org. Site sahibine herhangi bir uyarı yapılmadan, TİB'in 4/11/2010 tarih ve 421.02.00.2010-393763 nolu kararı gereğince idari tedbir uygulanmaktaymış. 13 Haziran 2009 tarihinde 5 Posta yine erişime engellenmişti.

Biz müstehcenlik tartışmalarına kaldığımız yerden devam edelim, iyi sansürler Türkiye...

30.10.2010

"YouTube Açılımı"!



Hükümetin "YouTube Açılımı"na: "yetmez, interneti aç" demenin tam zamanı...


YouTube'un nasıl açıldığına bir bakalım önce. Böylece bu adımın ardındaki amacı daha iyi algılayabiliriz. Almanya'daki bir şirket söz konusu videolar başıboş olduğu için bunların telifini alıyor. Sonra YouTube'daki otomatik telif ihlali mekanizmasıyla bunları yayından kaldırıyor. Sitenin zaten Türkiye'den girildiğinde erişilmesini engellediği bu videoları kendisi kaldırmadığı için, YouTube "ifade özgürlüğü" prensibine aykırı davranmamış oluyor. Ulaştırma Bakanlığı ve BTK da bir şekilde videoları global versiyondan kaldırmış oluyor. "Danışıklı dövüş" desek yeridir.

Bu tipik bir "ara çözüm". Hukuki açıdan da pek doğru bir "çözüm" sayılmaz, ama pratik olduğu kesin. YouTube için sırada bekleyen onlarca kararın hepsi sadece bu videolarla mı ilgili? Peki "sahibi belli" bir video söz konusu olunca ne yapacaklar? Bu "hukuki teferruatı" da bir şekilde düşünmüşlerdir herhalde.

Bu zahmete katlanılmasının tek nedeni, 5651'i sorgulamaya açmadan, artık bir simge haline gelen YouTube yasağından kurtulmak. Akılları sıra böylece Türkiye'de internet sansürü olmadığı izlenimini yaratacaklar. Bu oyuna burada, Türkiye'de gelen olabilir, ama ülkenin internet sansürcüleri ligindeki yeri değişmeyecek. Uluslararası medyanın, sivil toplum kuruluşlarının Avrupa Birliği'nin, AGİT'in algısında bir değişiklik olmayacak. Çünkü 8000'e yakın site hala engelli ve 5651 sayılı internet sansürü yasası olduğu yerde duruyor.

Bu "açılımın" yurtiçinde Ulaştırma Bakanlığı'nın işine yarayacağı kesin. Şimdiden güzide medyamız "müjde" çığlıkları atmaya başladı bile. YouTube'u engellemek için sırada bekleyen onlarca mahkeme kararını uygulamamanın da bir yolunu bulacaklardır bir şekilde. Hakkında mahkeme kararı bulunan Facebook'u engellememelerinin sebebi de bu. Çünkü yeni bir sembol yaratacaklarını iyi biliyorlar. Yeni stratejileri bu: mümkün olduğunca ünlü sitelere dokunmamak. Hükümet, kürtler ve alevilerden sonra şimdi de "YouTube Açılımı"na girişti!

Çünkü önceki stratejileri, yani meseleyi vergiye vb. bağlayıp ulusal egemenlik savaşına dönüştürme kurgusu ters tepti Google skandalıyla. Bu yeni çözüm o kadar "muhteşem" olamayacak, ama idare edecekler artık.

Sahi, şimdi kaç kişi soracak, "Google vergisini ödedi mi de YouTube'u açtınız" diye. Belleği zayıf bir toplumuz. Evet ünlü sitelerde geri adım atacaklar, taviz verecekler. Merak etmeyin, YouTube burada temsilcilik falan açmayacak, dünyanın hiç bir yerinde temsilciliği yok. Yerel versiyonu zaten vardı. O konuda yetkililer göz göre göre yanlış bilgi veriyorlardı. Google dünyanın hiçbir yerinde vermediği vergiyi burada verecek de değil. Buna rağmen ellerinden geleni yapıp erişim engelini kaldırdılar işte. Taviz verdiler.

Bu kısmi bir başarı olarak algılanabilir. Ama yeni stratejinin başımıza açacağı belaları düşününce bu hayali kurmak saflık olur olur. Çünkü bu zihniyet çalışmaya devam ediyor. Bakın, Blackberry bahanesiyle "Ulusal Kripto Yönetmeliği çıktı (http://ff.im/sAp8F). Mahremiyet ve özel iletişimin gizliliği ihlal ediliyor. "Turkish HADOPİ", yani yeni Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu yolda. İnternet erişiminin engellenmesi, ağır para ve hapis cezaları öngörülüyor. İnternet medyasını basın kanunuyla düzenlemekten bahsediyorlar. Bütün bunların yanında YouTube'un hiç bir önemi yok...

Sansürcü, baskıcı ve gözetleyici bu zihniyetin yeni stratejisini boşa çıkarmanın tek yolu, internet sansürü ile YouTube simgesi arasındaki bağı zihinlerimizde kırmak. Oyuna gelmeyin.

İlla bir simgeye ihtiyacınız varsa "8000" rakamını kullanabilirsiniz. Evet, bu ülkede 8000'e yakın site engelli. Her geçen gün de bunlara yenileri ekleniyor.

Bu sitelerin çoğunun "ahlaksız" ve pornografik yayınlar olduğunu söyleyenlerin de oyununa gelmeyin. Çocuğun, ailenin, değerlerin korunması söylemlerine de kanmayın. Sizler yetişkinsiniz. Kendinizi, kendi ailenizi, kendi değerlerinizi sizler de koruyabilirsiniz. Hukuk bunun için var. Devletin size ergen muamelesi yapmasına izin vermeyin.

Uluslararası uzlaşıyla kabul edilen iki içerik suçu var: Çocuk pornografisi ve nefret söylemi (ırkçılık, şiddete övgü, ayrımcılık vb.). Bu iki suç dışında içerik suçu yok. Müstehcenlik bir içerik suçu değil. Bu ülkede bayilerde serbestçe satılan dergilerin web siteleri bile engelleniyor. Erişim engellemeyle korunmak istenen siz, aileniz veya "değerleriniz" değil; statüko korunmak isteniyor... Erişim engellemenin bulunmadığı demokratik hukuk devletlerinde değerler mi zedeleniyor, birileri liderlerine hakaret etti diye politik sistemleri iki paralık mı oluyor, müstehcenlik var diye önüne gelen fuhuş mu yapıyor, aykırı düşünceler dile geliyor diye ikide bir bölünüyorlar mı?

İktidar, sansür yaparak demokrasiden korunmak istiyor!

Engellenen siteler arasında, çok sayıda, siyasal duruşu olan, muhalif, aykırı site, kültür ve sanat yayınları ve sosyal topluluk platformu var. Artık her bir internet kullanıcısı "yayıncı" haline gelmiş durumda. "İçerik suçu" belalı bir kavramdır. Her yere yapışabilir. Size de.

Bu ülkede geleneksel medya zaten sansürleniyor. Şimdi de internet sansürleniyor. Bunu bir adım sonrası sizi engellemeleri olacak...

Bırakın YouTube'u, siz sansüre bakın. Sansür var mı? Var. YouTube açılsa ne olur? Facebook hala açık diye sevinmeyin. Richard Dawkins'in sitesi niçin hala kapalı diye sorun. Devlete, neyi izleyeceğime, neyi okuyacağıma, neyi söyleyeceğime, neyi düşüneceğime karışma deyin!

İktidarın sansür, baskı ve gözetimle demokrasiden korunması mümkün değil. Tarihte bu startejinin başarılı olduğu görülmemiş. Burada da başarılı olamayacak. Ama bu sizlere, hepinize, tüm internet kullanıcılarına bağlı.

Hükümetin "YouTube Açılımı"na: "yetmez, interneti aç" demenin tam zamanı...

Legatum Institute web sitesi de Türkiye'ye Engelli

Türkiye You Tube yasağının kaldırılmasına sevine dursun bizler yeni bir sansürlü sitenin daha varlığından haberdar olduk. Uluslararası Düşünce Kuruluşu Legatum Institute web sitesi Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesinin Koruma Tedbir (biri lütfen kimi neden koruduğunu da açıklasın) kapsamında, 06/05/2009 tarihinde verdiği kararla Türkiye'ye engellenmiş. Telekomünikasyon Başkanlığı'nın buradaki mesajı "düşünmek tehlikeli ve yasaktır" olmalı...






engelliler listesine eklemek üzere: http://www.li.com/aboutus.aspx

21.10.2010

Jet hızında site kapatan kampanya – HTEkonomi

Aşağıdaki yazı Cyber-Rights.Org.TR sitesinden olduğu gibi alınmıştır.
Sansüre Sansür olarak biz de Fiili Tekele Son Verelim kampanyasını destekliyoruz.


Telekomünikasyonda serbest rekabete dikkat çekmek için başlatılan Fiili Tekele Son kampanyası’nın başı karikatürle derde girdi.

16 Ekim 2010 Cumartesi, 12:34:34
1.jpg

Makalede bahsi geçen diğer karikatürler için bakınız: http://www.fiilitekelesonverelim.org/karikaturler.html

Necdet Çalışkan / Ht Ekonomi

Telekomünikasyonda serbest rekabete dikkat çekmek için başlatılan Fiili Tekele Son kampanyasının internet sitesindeki 9 karikatür, BTK’ya ihtar çektirdi. Site davalık olmaktan şimdilik, hosting aldığı internet sağlayıcısını değiştirerek kurtuldu.

Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) başta olmak üzere İnternet Teknolojileri Derneği (INETD), Linux Kullanıcıları Derneği (LKD), MOBİLSAD, MOBİSAD, Telekomcular Derneği, Tübider, Tüketici Hakları Derneği (THD), Tüketiciler Birliği, Tüketiciler Derneği (TÜDER), Tüm İnternet Derneği (TİD) ve Türkiye Bilişim Derneği’nin telefon ve internette rekabeti desteklemek için geçen temmuz ayında başlattığı ‘Fiili Tekele Son Verelim’ kampanyası, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) takıldı. Kampanya için oluşturulan www.fiilitekelesonverelim.org sitesinde yeralan 9 karikatürü gerelçe gösteren BTK, siteye hosting (internet sitesi barındırma hizmeti, yer sağlayıcısı) hizmeti veren Turknet’e ‘ihtar’ çekti. İhtarda ‘BTK’ya yönelik tahkir ifadeleri ve sembolleri içeren 9 farklı resim içeriği ile bu kapsamdaki ifade ve karikatür yayınına son verilmesi. Aksi taktirde mahkeye başvurulacağı’ belirtildi.
İhtar üzerine kampanyanın internet sitesi, hosting hizmetini Turknet’ten Doruknet’e taşırken, bu sürede siteye erişilemedi. Sitedeki imza kampanyasına yaklaşık 2.5 ayda 30 bine yakın kişi katılırken; Atatürk’e hakaret içeren videolar nedeniyle yaklaşık 2.5 yıldır erişim izni verilmeyen video paylaşım sitesi Youtube’un kapatılma sürecinden bile hızlı yapılan operasyonla, fiilitekelesonverelim.org’a erişim zorunlu olarak engellenmiş oldu.

‘KÜÇÜK DÜŞÜRME DERDİMİZ YOK’

Aralarında Koç.Net, Turk.net, Borusan Telekom, İşnet, Millenicom, Doğan Telekom ve Superonline gibi alterntif telekom işletmecilerinin bulunduğu TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, ‘Bu kampanyaya asli görevi serbestleşmeyi sağlamak olan BTK ve Ulaştırma Bakanlığı’nın dikkatini çekmek için destek verdik. Bizim belirli kurum ve kişileri küçük düşürmek diye bir derdimiz yok, tam tersine herkes görevini yapsın istiyoruz. Yoksa bu kampanyanın internet sitesinin hosting hizmetini yurtdışından da alabilirdik’ diye konuştu.

Resimaltı: BTK’nın ihtarına neden olan ve karikatürist Faruken Bayraktare’nin çizdiği karikatürlerde, Türkiye’deki telekomünikasyon pazarının durumu hicvediliyor.

‘Böyle bir maçta hakem olmak istemem’
Türkiye’de bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün eşik atlama noktasında bulunduğunu söyleyen BTK Başkanı Tayfun Acarer, bu eşik atlanamadığında Türkiye’de acımasız bir rekabet yaşanacağını vurguladı. TESİD-Vodafone İş Geliştirme Toplantısında konuşan Acarer, ”Varolan rekabet daha acımasız hale gelecek. Biz kurum olarak orta hakemiz, STK’lar da yan hakem. Ama bu sektörde homojen bir yapı yok. Bazılarının elinde pala var, bazılarının kılıç, bazılarının bıçak, bazılarının çakı. Bunlar birbirine saldırdığı zaman herkesin bir hamle hakkı var ama palayla çakı aynı vurmuyor. Böyle bir maçta ben hakem olmak istemem. Bizim geri dönüşümüz yok. Bu eşiği atlamamız lazım” diye konuştu.