Ben bir reklam yazarıyım ve reklam sektörü hakkında ciddi bir şaşkınlık yaşamaktayım. Neden mi? Kristal Elma hakkında haftalarca tartışabilen reklamcılar, gündemimizdeki önemli bir konuyu, sektörümüzün geleceği acısından büyük vahamet taşıyan bir konuyu inatla, ısrarla görmezden geliyor. Evet, her gecen gün artan internet sansüründen bahsediyorum. 5651 sayılı yasa geçtiğinden beri, google groups, wordpress, youtube, dailymotion, blogger derken... Her gün yeni bir kapatma haberi okuyoruz gazetelerde ve biz hep susuyoruz.
Oysa dünyada viral pazarlama giderek önem kazanıyor. Viral ve gerilla mecralar ana mecraların önüne geçiyor her geçen gün, WOMM'in önemi artıyor. Bloglar, vloglar, facebook, youtube... Her şey artık viral olarak yayılmaya başladı. Bizim ise bu önemli mecramız tehdit altında. Bir kampanya düşünüyoruz, bunun viral ayağı demeden önce bir kez daha düşünüyoruz çünkü artik Youtube yok. Bugün Blogger gitti. Yarın kimbilir hangisi gidecek bilemiyoruz.
Ve biz reklamcılar, dijitalciler, tasarımcılar, webciler hep susuyoruz. Oysa bu en çok bizi etkiliyor, bizim mesleğimize sekte vuruyor, dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmamıza sebep oluyor. Onlar yeni mecralar derken, bizim hep ve hala TV, basın, radyo odaklı düşünmemize neden oluyor. Sonra soruyor muyuz, bizim sektör neden gelişemiyor diye bu ülkede? Müşterilere söylenmeyi bırakıp çuvaldızı kendimize batırsak ya, ne yapıyoruz ki biz gelişsin diye reklamcılık?
Bugün reklam alanlarımız kısıtlanıyor, mecralar erişime engelleniyor ama bizden çıt yok. Oysa ki biz değil miyiz, buralardan para kazanan? Bizim işimiz değil mi bir şeyleri duyurmak, "awareness" yaratmak? Biz değil miyiz ödül almak uğruna paraları bayılıp, ghost ilan yayınlayan? Biz değil miyiz sosyal sorumluluk ilanlarını kreativite adına güle oynaya yapan?
Gelin görün ki bir ortak bildiri bile yayınlayamıyoruz sansüre karşı. Ironik değil mi?
Biz, bir avuç insan, tamamen sivil inisiyatifimizle Sansüre Sansür diye bir hareket başlattık, pek çok gazetede haber olduk. Reklam dünyasından, reklam dergilerinden çıt çıkmadı. Bir poster hareketi yaptık, yaratıcı olamıyoruz, müşteriler bırakmıyor diye ağlayan kreatiflerden katılım olmadı. Şimdi posterlerimizi sergiletmek istiyoruz, ama nasıl yaparız bilemiyoruz. Kendi cebimizden baskı parası toplamayı, galeri kirasını vermeyi düşünüyoruz çünkü sansürün en çok etkilediği sektör, yani bizim de içinde bulunduğumuz sektör, bizi görmezden geliyor, elini taşın altına koymuyor. Bir kişi kalkıp, bir durun biz basalım posterleri demiyor. RD, RV, RYD ve diğer tüm ilgili dernekler susuyor. Internet haberlerimizle çalkalanırken reklam dergileri konuya dair pek bir haber yapmıyor, böyle de bir hareket varmış demiyor. Reklam yazıları'na yolladığımız bu mektup, 3-5 tebrik ve daha çok kızgın cevaplar dışında pek de bir cevap almıyor, bir tartışma yaratamıyor.
Biz, bir avuç insan, kendi kendimize ses çıkarmaya çalışıyoruz ama bir yere kadar ulaşabiliyoruz çünkü günün sonunda, değişim için arkanda güçlü isimler olması gerekiyor. Bir kurumun kalkıp, siz benim reklam alanımı kısıtladınız diye baskı uygulayabilmesi gerekiyor. Baskı üç-beş idealist insanin bağırmasıyla olmuyor, günün sonunda maddi kayıplarla acılıyor karsı davalar, Youtube'dan reklam arşivlerini izliyordum, artık izleyemiyorum da değil. Sadece prensipte karşı olmak yetmiyor değişim için, somut şeyler gerekiyor. Ama reklam verenler susuyor, reklamcılar susuyor, webciler susuyor.
Oysa ki kalksa şu büyük derneklerden biri, toplu bir bildiri yayınlasa, ajanslar altına imza atsa, sansüre karşı ilanlar çıkılsa, posterler sergilense, o olsa bu olsa, belki bir şeyler değişebilirdi. Ne de olsa en iyi bildiğimiz iş kamuoyu yaratmak, bilinirlik sağlamak değil mi bizim?
Maalesef reklamcılar sadece reklam sektöründeki dedikodulardan bahsediyor, çıkan reklamları eleştirmeyi biliyor. Sektörün geleceği adına böylesine tehlikeli bir ortam varken, bir şahsın kalkıp bir gazeteyi kapattırabildiği bir saçma uygulamalar silsilesi içinde yaşıyorken, koskoca blogger kapatılırken, dünya aya giderken ve biz yerimizde saymaya hatta geri gitmeye mahkum bırakılırken, sadece TV reklamlarının eleştirisi yapılıyor.
Ne zaman uyanacak bu sektör? Bu sansür TV'ye sıçradığında mı? Zaten hâlihazırda sıçramıyor mu?
Fransa'da koskoca Saatchi, internet sansürüne karşı yapılan kampanyaya destek vermiş, bizde çıt yok. Hayret.
Açıkçası, reklam sektöründen, reklam verenlerden, dijital ajanslardan, web tasarımı yapanlardan destek bekliyoruz. Sansüre karşı bir şeyler yapmak için hepinizi geç olmadan harekete çağırıyoruz.
2 yorum:
Bu ülkenin gelecegini aydinlatabilecek ne var acaba..? Ben sahsen pek bi umut göremiyorum. Bir sürpriz olursa olur, olmadi sictik. Benim durumum da su siralar sürpriz yapmaya müsait degil. Sizden ne haber? O bahsedilen reklamcilar sanirim bu blogu da okumuyorlardi zaten. Belki direk kapilarini calip, yüzyüze konusmak ise yarayabilir... mi?
http://gulusturkmen.wordpress.com/2009/05/09/yilin-en-anlamli-ilanlari/
Yorum Gönder