Tutulma from Memento Mori on Vimeo.
Kimileri ülkemizi rezil ediyorsunuz derken, kimileri neden türban yasağına da karşı çıkmıyorsunuz diyor. Kimileri sitemize ana avrat dümdüz gittikleri yorumlar bırakıyor, kimileri metaforları görmezden gelip "böyle bir şey yok ki, abartmışsınız" diyor. Kimileri teknik eleştiriler yapıyor, kimileri din ve ahlak dersleri veriyor. Kimileri "tunnel'dan giriyoruz işte" diyor, kimileri "çocuklarımızı korumak için kalkacak tabii o videolar" görüşünü savunuyor.
Ve çok azı destekliyor, "elinize sağlık" diyor. Gelen tepkilere cevap vermeye çalışıyor.
Ama maalesef, çıkan sesler sinir bozucu.
Bizler ki, bu ülkeyi sevdiğimiz için, bu ülke daha iyi şeylere layık diye düşündüğümüz için emek verip, enerji harcayıp, uğraşıp, didinip, cebimizden para çıkarıp, sabahlara kadar bu uğurda çalışıp, zaman artırıp, zaman kazanıp bir şeyler yapmaya çalışan bir avuç insanız... Bizler ki bu ülkenin insanları bilgiye ulaşabilmeli demeye çalışıyoruz, "Siz bizi elaleme rezil ettiniz, pis bölücüler" suçlamaları ne kadar da can acıtıyor. Bizler ki bu videoları, bu hareketi sadece bu ülkenin insanlarına "bak sansür budur, tunnel deyip geçme, bugün internetine, yarın hayatına." demek için yapmışız, yabancılara bu ülkeyi rezil etmekle suçlanıyoruz. İkinci Midnight Express vakası bile denmiş, hem de gazeteciyim diyen biri tarafından. Dış mihraklar, para, reklam geliri filan denmiş...
Vay be.
Ayıptır yahu. Bu ülke basın özgürlüğü endeksinde bilmemkaçıncı sıralardayken, internet konusunda neredeyse ayıplı ülkeler konumuna düşmüşken dünya gözünde, kimse sesini çıkarmayıp, tünellerle mutlu mesut yaşarken ayıbı eden biz miyiz?
Tek derdi "elalem ne der" olan insanların ülkesinde ama tabii makul bu tepkiler. Tecavüzcüsüyle evlendirilen kızların ülkesi burası, öyle ya. Biz ki barış için yola çıkan bir Pippa Bacca, vahşet içinde tecavüz edilerek öldürüldüğünde çıkan sesleri bile susturmak istemişiz, "aman dünya duymasın" diye. Sırf elalem ne demesin diye. Desin be elalem bişey, desin anasını satayım. Desin ki, değişsin bir şeyler, desin ki bir daha "elalem ne der" diye düşündürecek şeylerin kökü kazınsın. Ama bizim derdimiz o değil, biz ne yaşarsak yaşayalım, kendimiz yaşayalım, yeter ki etraf duymasın. Tek derdimiz bu.
Bu ülkede sivil inisiyatif gelişmiyor çünkü nankörüz biz. Birileri bir şey yapmaya mı çalıştı hemen saldırmayı biliyoruz da, hak aramayı bilmiyoruz. Türk cehennemi misali, yukarı çıkmaya, ses çıkarmaya çalışanı bacağından tutup aşağıya çekiyoruz. Oysa hak verilmiyor, alınıyor işte. Ama biz, hemen "seni anneme sölicem" misali, koşup büyüklere sığınmayı, büyük büyük laflarla göz korkutmayı, o da olmadı, küfretmeyi "Allah, cehennem, yüce, kutsal, ulu" gibi kavramlar ardına saklanmayı biliyoruz. Hep birileri, bir güç bizi korusun istiyoruz... Bizim sorumluluk almamıza gerek kalmasın. Düşünmemize, sorgulamamıza gerek kalmasın.
Ha şimdi sorarım ben, top oyununda bacağına tekme yedi diye, topu patlatıp, annesine koşan çocuk mudur kendini rezil eden? O çocuğa "bunu böyle yapman yanlış" diyen mi rezil eder çocuğu?
Herkes çok biliyor, kendi gibi düşünmeyene, demek ki ahan da böyle düşünüyordur diye etiketi basmayı. Bir görüşe karşı mı çıktı, tamam, ülkesini sevmiyor, pis bölücü, ahlaksız, iki yüzlü yılan, sahte domuz... Hatta arkasında kimbilir ne kazançları vardır bunların di mi? Yetmedi mi? Amerika vardır arkasında bu hareketin, yok yok, petrol yataklarını ele geçirmeye çalışıyolardır, büyük orta doğu projesinin parçasıdır sansüre karşı çıkmak. Kesmedi mi? Uzaylıdır bunlar hatta, ana avrat düz gidilesi yaratıklardır. İnsan değillerdir, di mi?
Ne kötü niyetlisiniz. Ve iyi niyetli olmak ne zor sizlerin arasında. Hiçbir iyilik cezasız kalmazmış. Ne kadar doğru.
"Tüneller var kardeşim, oradan giriyoruz, sanki siz girmiyor musunuz yasaklı sitelere? Yalan söylemesenize işte, herkes giriyor ya youtube'a."
Evet de, fare gibi, sinsi sinsi arka yollar bulmak mıdır özgürlük?
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet
4 yorum:
Türklük kısalıyormuş. 3 aya inecek diyolar ama çok da bel bağlamamak lazım, her sene çıkar bu geyik.
Elinize sağlık herşey için.
Temel felsefenizi oluşturduğunu düşündüğüm :
"bak sansür budur, tunnel deyip geçme, bugün internetine, yarın hayatına."
ifadeniz bana göre doğru değil. Bence bugün hayatına yarın internetinedir. Çünkü Polis yetkilerinin genişletilmesi yasası meclisten geçerken yeterince tepki vermedik.
Vermeyince bunlar oldu. Olacak.
Unutmayın önce siyaset , sonra internet. Başka türlüsü gerçekçi değil maalesef.
Deniz çok iyi bir calisma olmus tebrik ederim. Yazına da aynen katılıyorum. Biz yapıcı değil yıkıcı bir toplumuz maalesef. Eleştirilere kapalı yıkıcı bir toplum. Yıkıcı bir toplumda birşeyler yapmak çok zor..
kim yaptı bılmıyorum ama yapanın elıne saglık =)
yakında kafamızı baska cınse cevırdıgımızdede duyucaz bu sesi ..
tekrar tebrik ederim
Yorum Gönder