19.10.2011

1985'deki Bukowski'den 2011'deki Palahniuk'a...

Memleketimizde, dünyaca ünlü yazarların kitaplarına soruşturma açılır, basılmamış kitaplar toplatılır, siteler erişime engellenir, filmler kesilir, yasaklanırken; 1985'te yazılmış olsa da, bugün okumanın gayet yerinde olacağı bir mektuba dikkatimizi çekti friendfeed'den Ayşe Çavdar.

Olay şöyle: Charles Bukowski, bir okuyucusundan 1985'te Hollanda'nın bir kütüphanesinden  bir kitabının kaldırıldığı yönünde bir mektup alıyor. Buna verdiği cevap aşağıda, daha detaylı bilgi ise "Letters of Note" isimli blogda, yani şurada.



Metni hızlıca Türkçe'ye çevirmeye çalıştım, hatalarım varsa affola: 

Sevgili Hans van den Broek,

Nijmejen Kütüphanesi’nden kitaplarımdan birinin kaldırıldığını haber veren mektubunuz için teşekkür ederim. Kitabım siyahlara, kadınlara ve eşcinsellere ayrımcılık yapmakla itham edilmiş. Sadist olmak için sadist olduğu söylenmiş.

Ben en çok mizah ve gerçekler konusunda ayrımcılık yapmaktan korkarım.

Eğer siyahlar, kadınlar ve eşcinseller hakkında kötü şeyler yazıyorsam, bunun sebebi benim tanıştıklarımın öyle olmasıdır. Hayatta “kötü” çok – Kötü köpekler, kötü sansür; hatta “kötü” beyaz adamlar bile var. Tek fark, ben “kötü” beyaz adam hakkında yazınca, onlar bundan pek şikayet etmiyor. Bunun yanı sıra, “iyi” siyahlar, “iyi” eşcinseller ve “iyi” kadınların da var olduğunu söylememe bilmem, gerek var mı?

Bir yazar olarak çalışmalarımda, sadece gördüklerimin fotoğrafını kelimelerimle çekmeye çalışırım. “Sadistlik” hakkında yazıyorsam, bunun sebebi sadistliğin var olmasıdır. Bunu ben icat etmediğim gibi, eğer yazılarımda korkunç davranışlardan bahsediyorsam, bunun da sebebi yaşamlarımızda böyle şeylerin oluyor olmasıdır. Ben şeytani bir kötülüğün yanında değilim, eğer gerçekten öyle bir şey var ise. Yazdığım her davranışı onaylıyor olmadığım gibi, sırf yapmış olmak için çamurlu sularda oyalanıyor da değilim. Ayrıca, çalışmalarıma karşı çıkan insanların, sevgi ve umuttan bahseden kısımları görmezden gelmelerini de ilginç buluyorum çünkü böyle kısımlar da var. Günlerim, senelerim ve hayatım iniş ve çıkışlarla, karanlık ve aydınlıklarla dolu. Sürekli olarak, sadece aydınlığı anlatsam ve diğerinden hiç bahsetmesem, bir sanatçı olarak yalancı biri olurdum.

Sansür, kendilerinden ve başkalarından bazı gerçekleri saklamak isteyenlerin aracıdır. Korkuları, kendilerinin gerçekle yüzleşme konusundaki beceriksizliklerinden kaynaklanır sadece. O insanlara öfke duymuyorum. Sadece derin bir üzüntü hissediyorum. Yetiştirilişlerinde bir yerlerde, varoluşumuzun gerçeklerine karşı bir kalkan altına alınmışlar. Bir çok yön varken, sadece bir yöne bakmaları öğretilmiş.

Kitaplarımdan biri hedefe konup, yerel bir kütüphanenin raflarından kaldırıldığı için cesaretim yıkılmıyor. Hatta bir anlamda, düşünmeyi bilmeyen derinlikleri uyandıracak bir şeyler yazabildiğim için gurur duyuyorum. Ama üzülüyorum, evet. Başka birilerinin kitabı sansürlendiğinde üzülüyorum çünkü o kitaplar büyük çoğunlukla harika kitaplar oluyor, sayısı çok az olan harika kitaplardan ve seneler içinde klasiklik mertebesine ulaşmayı da başarıyorlar, bir zamanlar şoke edici ve ahlaksız diye nitelenen, şimdilerde ise üniversitelerimizin mecburi okuma listelerinde yer alan o kitaplar…

Benim kitabımın o kitaplardan olduğunu da söylemiyorum, sadece bu zaman diliminde, şu anda, pek çoğumuz için son an olabilecek bir anda yani, hala aramızda küçük, buruk insanların, cadı avcılarının ve gerçeği reddedenlerin yer alması çok ama çok üzücü diyorum. Ancak; onlar da bize ait, onlar da bütünün bir parçası ve bugüne kadar onlar hakkında yazmadıysam, belki de yazmalıyım, hatta belki de burada yazdım bile ve bu kadarı yeter.

Hep beraber iyileşmemiz dileğiyle,

Charles Bukowski