26.04.2010

5651 Çalıştayı // Kartepe



5651 Çalıştayı // Kartepe - Erdem Dilbaz

Kendi aramızda sıkça çözüm aramak için tartıştığımız, youtube kapatan olarak da bilinen, 5651 no’lu internet ortamındaki yayınları düzenleme(...) adlı kanun için bir çalıştay düzenlendi. 20 – 22 nisan tarihlerinde Kartepe’de düzenlenen çalıştayın katılımcı çeşitliliği muazzam: Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Yargıtay, İçişleri Bakanlığı ilgili birimlerinden temsilciler ile Korsan Partisi, Netdaş, SansüreSansür gibi sivil oluşumlar da işin içindeydi bu sefer. (Katılımcıların tam listesine http://bit.ly/9fLUTz adresinden ulaşabilirsiniz). STK’ların da katılımıyla gerçekleşen bu çapta bir çalıştay ilk kez düzenleniyor. Karmaşayı düşünebiliyor musunuz?

Olumsuz düşünüyorsanız düşündüklerinizi unutun hemen. Çünkü bu karmaşa akıl almaz derecede besleyici etkileşimlere neden oldu. Çalıştayın detaylarını okurken şimdi paylaşacağımız ortamı gözönünde bulundurursanız sonuç kriterlerinin nasıl ortaya çıktığını tahayyül edebilirsiniz.

Herkesin bir popisi var?

Çalıştayın yapıldığı otelde geçirdiğimiz her an tanımadığımız kişiler ve kurumlarla temas halindeydik. Çoğu zaman gıyabında atıp tuttuğumuz kişiler de oradaydı. İlk gün herkesde önyargıların beklentiye dönüştüğü bakışlar ve söylemler vardı. En basit örneği SansüreSansür ‘herşeye karşı çıkan’, korsan partisi de ‘her kültür ürünü bedava olsun’cu olarak anıldı. Savcı ve hakimler, bakanlıktan görevlendirilenler, meslek birlikleri temsilcileri,vb. kurumları ise çoğumuz beğenmeyiz; yeri gelir kötüleriz. Gelin görün ki; otelde bize ayrılan salona girip de dertlerimizi dillendirmeye başlayınca aslında farklı olmadığımızı anladık. İstisnasız herkes birbirini anlıyor, anlamaya çalışıyordu. Ne SansüreSansür safi muhalefetti, ne savcılar siteleri kapatıp gemileri yakma yanlısı. Kurumlar, uzlaşarak orta yol bulma niyetiyle, kendi dertlerini anlattılar. Çalıştayın genelindeki hava, bu nedenle, umut vericiydi.

2008’de de gene 5651 için Abant’ta bir çalıştay düzenlenmiş. Oraya katılmadık. Katlımcılardan öğrendiğimiz kadarıyla o çalıştay özgürlüklerin kısıtlanması talebinin ağır bastığı bir havada geçmiş. Bir de Abant’ın güzelliğine kapılıp çalıştayı aksatanlar olmuş haliyle. Bize ilk gün bir önceki çalıştayda belirlenen maddeler çerçevesinde hazırlanan çalıştay planını ve gruplarını sundular. 2008’den bize gelen başlıklar İlke – bilinçlendirme, içerik; Teknik; Yetki, ihtisaslaşma ve sair; TİB; Soruşturma; 5651 şeklindeydi. İsteniyordu ki belirlenen başlıklar için çalışma grupları oluşturulsun. Dertleşip konuştuktan sonra başlıklar biraz değişti ve herkes talep ettiği gruba eklemlendi. Korsan Partisi adına İsmail Hakkı Polat bir masaya, Netdaş adına Av. Serhat Koç ayrı bir masaya ve SansüreSansür adına da Erdem Dilbaz ayrı masaya, tam anlamıyla, mevzilendik. SansüreSansür olarak bizim grup tam da ilgilendiğimiz konularda katılımcıları barındırıyordu. Tam listesi şöyle:

- İsmail Onaran – İstanbul Cumhuriyet Savcısı

- Nadi Türkaslan – Ankara Cumhuriyet Savcısı

- Tuğrul Türksoy – Ankara Hakimi

- Bilge Kılıç – Kültür ve Turizm Bakanlığı Uzmanı

- Erdem Türkekul – Avukat (Ratem, Sesam,Oybir, Besam Temsilcisi)

- Yetkin Yokuşoğlu – Avukat (MÜYAP temsilcisi)

- Elif Gamze Kartal – Avukat (Bilirkişi / İstanbul)

- Ömer Boz – TİB İletişim Uzmanı

- Elif Küzeci – Başkent Üniversitesi Öğretim görevlisi ve TBD Üyesi

- İsmail Hakkı Polat - Korsan Partisi Hareketi

- Erdem Dilbaz - SansüreSansür Platform üyesi

Telif hakları nedeniyle tartıştığımız MÜYAP ve Sesam, Ratem, Besam temsilcileri, Youtube’un kapanma kararını veren hakim, 5651 ve 5846 (FSEK) ile derdimize dert gönlümüze taht kuran Kültür Bakanlığı! Varın düşünün nasıl argümanlar akıyor masanın üstüne. İlk gün hep birlikte tartışarak grubumuzun sorunsallarını belirledik: İnternet'te 565l Sayılı Kanun Dışında Kalan Erişim Engellemeleri.

Bu bağlamda önümüzde 9 problematik başlık vardı. Sırasıyla;

1. 5846 (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu) ek 4. maddesi.

2. İnternet ortamında kişisel verilerin korunması.

3. İnternet için ihtisas (uzmanlaşmış) mahkemelere gerek olup olmadığı.

4. Hak ihlali nedeniyle erişime engellenen sitelerin tekrardan açılmasında gerekli prosedür.

5. Hukuk mahkemelerinin erişim engelleme kararı verip veremeyeceği.

6. Erişim engelleme kararının kimin tarafından verilmesi gerektiği.

7. İnternet ortamında kişilik haklarına hakarete karşı alınması gereken önlemler / yaptırımlar.

8. Birden fazla ülkeyi ilgilendiren internet davaları ve uluslararası anlaşma ihtiyacı.

9. 5651 içindeki katalog suçların (müstehcenlik, kumar, fuhuşa teşvik,vb.) kapsamı.

Geriye kaldı 2 gün!

Sorunsalları masaya aldığımız 2. günden itibaren durmaksızın tartışmaya başladık. Tüm masaların katkısıyla hazırlanan Kartepe Kriterlerini (http://bit.ly/crTIVw) ilgili linkte göreceksiniz. Bu nedenle her detayı buraya almıyoruz. Bizim masadaki hararetli konulardan anektodlarla çalıştayın günlerini saymaya devam ediyoruz.

Dedik ya, farklı kesimlerden / kurumlardan kişilerle olmak onları anlamaya yardımcı oluyor. Karşınızdaki konuştukça derdi iyice belli oluyor. Örneğin anonimlik konusundaki tartışmada tarafların mecburiyetleri ve talepleri net şekilde göründü. Hakimler direkt olarak siteyi kapatmak istemiyor. Bir ihlal varsa sitenin ilgili kişisine mail ile bildirim yaparak uyar / kaldır sistemini kullanmak istiyorlar. Ticari sitelerdeki mecburi iletişim bilgisi gibi her sitede mail adresi istiyorlar. Sırf bu konuyu 1 saate yakın tartıştık. Sonuç olarak varılan nokta; mail adresini gerçek bilgilerle almaya gerek olmadığından her sitenin bir mail adresi barındırması çoğunluğun kararı oldu. Tartışılacak hala çok yanı olsa da hassasiyetler kabul edilerek bu noktaya gelinmesi dikkate değer.

Hepimizin merak ettiği bir konuda kapatılan sitelerin neden kapatıldığına dair gerekçeler. Hazır masada TİB’den Ömer bey de varken konuyu açtık ve talebimizi söyledik: “Kapattığınız sitelerin hangi gerekçelerle kapatıldığı bilgisini yazamaz mısınız?”. Savcıya danıştık, bir problem olmazmış. Bu notu TİB’in defterine düşürttük. Bir de istedik ki “Kapatılan sayfalarda sitenin açılmasını nedenleriyle taleb edebileceğimiz alanlar koysanız?”. Ömer beyden yanıt: “Sayfanın altındaki web ve mail adreslerini onun için koyduk”. Dedik “Hiç de belli olmuyor”. Ona da hak verdi. Yeni bir düzenlemeye gitmek için çalışmalara başlayacaklarını söyledi. Burada amacımız site kapatmaları desteklemekten ziyade bir iletişim ağı oluşturmak, problemlerimizi paylaşarak ortak noktalar bulmak. Fikirlerimizi bir anda değil ancak zamana yayarak ve istikrarlı biçimde paylaşmaya devam ederek tepeye kadar çıkartabilmek. Kürdanla kuyu kazmaktan farkı yok! Derine hızlıca inebiliyoruz ancak kuyu genişlemiyor. Bunun için herkesin proaktif davranması gerektiğini, orada da burada da, hala kendi aramızda tartışıyoruz.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan internetin dağıtık yapısının kendileri için yarattığı teknik / hukuki bir probleme değindi. Server’ı yurtdışında olan bir siteye Türkiye’den bir ihtar ya da kapama verilememesinin uluslararası anlaşmalara tabi olmamamızdan kaynaklandığını belirtti. Çözüm için de Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi’ni (http://bit.ly/cqkq5D) işaret etti.

Bilişim alanında uzmanlaşmış ihtisas mahkemeleri kurulması hepimizin tartıştığı bir konu olarak masaya geldi. İhtisas mahkemeleri tartışmasının iki ayağı var. Birincisi internet konusunda yeterli bilgi ve deneyimi olmayan bir hakimin sadece başvuruyu alıp, elindeki kağıtlarla karar vermesinin yanlış olduğuna vurgu yapan argüman. İkinci argüman her konuda ihtisas mahkemeleri kurulabileceğinden dolayı örneklerin çoğalarak hukuk sisteminin işletilmesinin zorlaştırılacağı yönünde. Masadaki hakimler ikinci argümana destek verdiler. Ancak, yayımlanan Kartepe Kriterleri’nin 12. ilkesine de yansıyan, yargıda uzmanlaşma ve bilirkişilik müessesinin daha işlevsel olması konusunda anlaşıldı.

Telif hakları ve meslek birliklerinin çözümsüz sıkıntıları

Masada geçen her tartışmayı örneklemeğe sayfalar yetmez. Ortamdaki her tartışmayı da. Kartepe Kriterleri geniş çapta bir katılım ve beklenmedik derecede uzlaşmacı tartışmalarla oluştuğunu kaydetmek gerek. Yalnız kriterler içindeki 6. ilke nasıl muallakta bırakıldı, aklımız almıyor! İlke 6 şöyle diyor: “5651 sayılı yasada öngörülen katalog suçların kapsamı yeniden değerlendirilmelidir. Yani kanun koyucu bu ilkeye dayanarak katalog suçların kapsamını genişletebilir de!?

Oysa raportör taslağındaki ilk hali şu şekildeydi: "İnternet erişimine ilişkin yapılacak kısıtlamalar, sadece ve sadece, tüm toplumlarca ortak ortak kabul edilmiş çocuk pornografisi, ırkçılık, nefret söylemleri gibi zararlı içeriğe yönelik olmalı ve 5651 sayılı yasada öngörülen katalog suçların kapsamı bu yönde daraltılmalıdır." 5651’in kaldırılması meclisi düşününce şu an için yarı – ütopik. Kalkmıyorsa da içeriğinin daraltılması gerekiyor. Fuhuşa teşvik, müstehcenlik, uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştıran yollar, kumar ve intihara yönlendirme maddeleri muallakta, sözlükte karşılığı olmayan kişisel yorumlara bağlı. Çocukların istismarı ve çocuk pornografisi bu bağlamda yerinde kalacaksa, yanında nefret söylemlerini frenleyecek suç tanımı daha eklenmeli. Ancak bu talebimiz, hem çalıştayda hem de başka yerlerdeki tartışmalarda, anayasada nefret suçları diye bir tabir olmadığından 5651’e eklenemeyeceği argümanına dayanıyor. Hukukçu arkadaşlar internet oluşumlarına bu konuda bilgi verebilir.

Konumuz 5651 no’lu yasayı iyileştirmek olsa da 5846 no’lu fikir ve sanat eserleri kanunu tartışıldı. Zaten bizim masa 5651 dışında erişime engellemelerle ilgilendiği ve ilgili kişileri barındırdığı için bu konuda uzun uzadıya konuşmayı / tartışmayı bekliyorduk. Öyle ki, elimizdeki tüm maddeleri bitirip 5846’ya önümüzü temizledik. Tartışmaya başlamadan önce, hazır da hakimler varken masada, 12 Aralık 2009’da Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampüsünde düzenlenen “Soysal Ağlar, Fikri Haklar ve İnternet yasakları” panelinde Müyap başkanı Bülent Forta’nın paylaştığı korsanla mücadele tekniklerinden birinin geçerliliğini sorduk. O panelde Bülent Forta şuna benzer bir ‘itirafta’ bulunmuştu: “Müyap’ta kurduğumuz sistemle dosya paylaşanların IP adresleri üzerinden tam olarak nerede hangi dosyayı indirdiklerini görebiliyoruz.” ( Detaylarını şuradan izleyebilirsiniz: http://bit.ly/6kSNyy ). Sonradan öğrendiğimize göre birçok makinede Limewire programını çalıştırıyorlar ve Limewire’da açıkta görünen IP adreslerini alıp savcılığa veriyorlarmış. İşte bunu anlattığımızda Ankara Cumhuriyet Nadi bey Müyap’ın nasıl IP tespiti yaptığını öğrenmek istedi. Limewire sistemi kendisine anlatıldı. Savcının cevabı net oldu: “Savcılıklar dışında kimse IP tespiti yapmaya yetkili değildir. Geçerliliği yok yaptığınızın.” Av. Yetkin bey cevaptan memnun kalmayıp Limewire’da herkesin zaten IP’lerinin görünür olduğunu bilerek paylaşım yaptığını söylemesi de yetmedi. Savcı bey kararlıydı.

Peki dosya paylaşımı n’olacak? Nasıl sonlanacak? Av. Yetkin bey ile karşılıklı tartışmalarımızın detayına girmeyeceğim burada. Şunu söyleyebilirim, Müyap da, ilgili her kurum gibi, dosya paylaşımının önüne geçemeyeceğinin farkında. Alternatif kazanç yöntemleri yaratılması konusunda çalışıyorlar. Lakin yasaklamalarla ilgili agresif yaptırımlar konusundaki tutumlarından vazgeçmiyorlar, vazgeçecek gibi de görünmüyorlar. Üniversiteler ve şirketlerin network’lerini takip etme lüksü gibi imkansız talepleri vardı, onlar da masada karşılık bulamadı. Çünkü talepleri; mülk sahiplerinin hakkını korumaya çalışırken iletişim özgürlüğünden tutun da özel hayatın gizliliğine kadar birçok hakkı yerlebir ediyordu.

Çalıştayla ilgili detaylı bilgi ve materyale http://5651calistay.org/ sitesinden ulaşabileceğiniz için biz bazı kırılma noktalarını paylaşarak bu bitmez tükenmez sohbeti kısaltmaya çalıştık. Genel olarak söylenebilecek; katılımcıların hemen hepsi internetin yasaklamayla durdurulamayacağının bilincinde olarak uzlaşmacı tavır gösterdiler. Bu nedenle verimli geçen çalıştaydan çıkan sonuç kanun koyucu tarafından dikkate alınacak mı bilinmez. Fakat internet konusunda farkındalık yaratması açısından sesimizin merkezi kurumlardan yetkili kişilerce duyulması, ön yargıların kırılması ve dertlerin ortak zemine oturtulması çalıştayı ilerleyen yıllar için umud vadedici olarak tasdikledi. Masabaşındaki işimiz şimdilik bitti.

1 yorum:

Savas dedi ki...

Sayın Erdem Dilbaz 1 senede gelinen yol sizce nedir?