30.06.2009

Google Sites da kapatıldı! Dikkat, demokrasi bir seyir sporu değildir…

Özgür Uçkan

“’İletişim’ (communication) ve ‘topluluk’ (community) sözcükleri aynı köke sahiptir. Nerede "iletişim" varsa orada bir "topluluk" da vardır. Ne zaman bir topluluğun iletişimini engellemeye, kısıtlamaya ya da erişilmez hale getirmeye çalışırsanız, topluluk varlığına saldırdığınızdan dolayı kendisini savunacaktır…”
Bruce Sterling – The Hacker Crackdown


Daha önce “Wordpress” , “Google Groups”, “Blogspot” gibi geniş paylaşım platformlarına yönelik erişim engelleme kararlarına bir yenisi eklendi ve “Google Sites” kapatıldı. Türkiye'den “Google Sites” sayfasına girmeye çalışan kullanıcılar, "Denizli 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 24/06/2009 tarih ve 2009/392 nolu KORUMA TEDBİRİ kapsamında bu internet sitesi (sites.google.com) hakkında verdiği karar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nca uygulanmaktadır." mesajıyla karşılaşıyor.

Google’un “sites” alt alanı, bir tür blog servisi gibi hizmet veriyor ve insanlar bu alt alanda, html kodlama gibi uzmanlık isteyen işlerle uğraşmadan kendilerine ait web sitesi yayınlayabiliyor. Dolayısıyla kapatılan sadece bir web sitesi değil, yüzlerce, binlerce kişinin kullandığı bir yayın platformu. Şikayet konusu olan siteyi bilmiyoruz; ama hep yapıldığı gibi, söz konusu siteyle hiç ilgisi olmayan çok sayıda kullanıcı mağdur edilmiş durumda. Daha önce de defalarca yazdığım, çoğumuzun da yazdığı gibi, “nesne temelli erişim engelleme” uygulanabilir ve bu kadar geniş bir platformu engellemek yerine sadece şikayete konu olan sitenin erişimi engellenebilirdi. O sitenin sahibi de dilerse bu karara itiraz edebilr, hukuki süreç işleyebilirdi.

Burada resmen bir sansür olayı ile karşı karşıyayız. Bu devasa platformun neden kapatıldığını bilmiyoruz. Bu bize söylenmiyor. Koruma tedbiri kararının içeriğine ulaşamıyoruz. Sadece tahminler yürütüyoruz. O platformda benim de sitem var. Bu kararın benimle ne ilgisi var? Ben ne diye mağdur ediliyorum? Beni niye cezalandırıyorsunuz? Bunun neresi hukuki? Bu durum, “kanunsuz suç olmaz” ilkesiyle açıkça çelişmiyor mu? Kanuna göre suçlu kimse gidin onu cezalandırın! Benim ne suçum var?

İnternet hukuku konusunda uluslararası standartlar getiren çalışmaların gerçekleştirildiği Harvard Hukuk Fakültesi "Berkman Center"dan John Palfrey, ünlü 5651 sayılı yasamız ile ilgili olarak, "Türkiye çıplak bir kararın eşiğinde" diyor. Palfrey, "OpenNet" ekibinin ortak ürünü "Access Denied" (Erişim Engellenmiştir) adlı kitabın tanıtımı için ülkemize yaptığı ziyaret sonrası izlenimlerini kaleme almış. Yazar, 5651'in özellikle şu açılardan sansür yolunu açtığını düşünüyor: internet denetimi konusunda otoriteye verilen neredeyse sınırsız yetki; tek bir adresin değil tüm alanın erişiminin engellenmesi; uluslararası içerik sağlayıcıların Türk otoritelerine kayıt yaptırmak zorunda olmaları…

Palfrey’e göre Türkiye, bazı insanların zararlı şeyler yapmaları ve söylemeleri riskini göze alarak inovasyon ve yaratıcılığı getiren internete açılmak ile yeni teknolojiler de dâhil olmak üzere devasa internet alanlarını yasaklamak arasında seçim yaparken yalnızca ülkenin geleceği konusunda bir karar vermiş olmayacak; bu karar aynı zamanda internetin geleceğini de etkileyecek. Eğer Türkiye sansür, denetim ve gözetim toplumları ligine geçerse, bu, interneti yerel ağlara bölmek yolundaki küresel eğilimi körükleyecek: "Dünya çapında ağ", yerine "Çin çapında", "İran çapında", "Türkiye çapında" bir sürü küçük ve "denetlemesi kolay" ağ… Bu son karar Türkiye’de “otorite”nin seçimini net bir şekilde gösteriyor: İnternet sansürü...

Sansürden kurtulmak için ne yapılması gerektiği açık: "gayrı sivil" anayasamızın bile koruduğu "ifade ve iletişim özgürlüğü" ile açıkça çelişen yapısı gereği 5651 acilen kaldırılmalı ve yeni bir düzenlemeye gidilmeli; hakaret nedeniyle erişim engellemeye gitmek yerine nesne engelleme yapılmalı; Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu yeniden gözden geçirilmeli; internet ile ilgili davalara bakacak ihtisas mahkemeleri kurulmalı. Ama öncelikle internet sansürünün bu ülkeye maddi ve manevi olarak neye mal olduğunun hesabı bir çıkartılmalı, ki soralım…

Bu işin hukuki kısmı. Bir de sosyal boyutu var. Türkiye’de internet nüfusu neredeyse dörtte bire ulaştı. Ama bu kitleye “nüfus” demekten hala çok uzağız. İnternetten hayatını kazananlar bile bu sansür karşısında seslerini çıkarmıyorlar. İki gündür “Friendfeed” ve "Twitter" platformlarında yapılan tartışmaları izliyorum. Elbette bir katılım var, insanların çoğu da sansüre karşı, ama çoğu “internet profesyoneli” (bu da ne demekse artık!) her zamanki geyiklerini döndürmeye devam ediyor. Bunun bir açıklaması bu güzide kitlenin tünel, kalkan, opendns vs. kullandığı için bu dünyevi meseleye uyanamamış olması olabilir. Ama sosyal ağlarda “kim benim için ne dedi” avında oldukları için tartışmaları kaçırmış olmaları imkansız. Bu “profesyoneller”, geniş kitlenin, yani onların “hedef kitlesinin” bir süre sonra “viral kampanyalarıyla” tanışamayacak hale gelmesini de umursamıyorlar acaba?

Bu kitleye en güzel uyarıyı “Elma+Alt+Shift” blogunda Fırat Yıldız yapmıştı: “Konkurlarla ilgilendikleri için pek meşgul olan sevgili dijital ajanslar; internetin ne kadar önemli olduğunu henüz idrak edemeyen ve reklamcılığın sadece tv/basın olarak gören sevgili reklam ajansları; yine internete banner veren, oyunlu, hediyeli vs. site açan, mikro site kuran, blogları kullanan, viral reklamlarını yaymak dışında hiçbir şekilde harekete bile geçmeyen sevgili reklamverenler; büyük internet haber portalları, online marketler; internet girişimcileri, pazarlamacılar, bilgisayar mühendisleri, teknoloji şirketleri; sanatçılar, müzisyenler, yazarlar, gazeteciler… Ne zaman uyanacaksınız?”

Ne zamanki bizim internet kullanıcılarımız bir nüfus olduklarının bilincine varacaklar, iletişimin olduğu her yerde bir “topluluk” da olduğunu anlaycaklar, o zaman bir topluluk gibi davranmaya başlayacaklar... diye umuyorum.

Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim.

"Tutulma" isimli kısa filmimiz geri yüklendi Facebook yönetimi tarafından, evet ama nedense olay bitmiyor. Şimdi de Facebook grubunda videonun altında biriken, bazıları küfre varan yüzlerce yorumu izliyoruz şaşkınlıkla... Dumurla. Umutsuzlukla.

Tutulma from Memento Mori on Vimeo.



Kimileri ülkemizi rezil ediyorsunuz derken, kimileri neden türban yasağına da karşı çıkmıyorsunuz diyor. Kimileri sitemize ana avrat dümdüz gittikleri yorumlar bırakıyor, kimileri metaforları görmezden gelip "böyle bir şey yok ki, abartmışsınız" diyor. Kimileri teknik eleştiriler yapıyor, kimileri din ve ahlak dersleri veriyor. Kimileri "tunnel'dan giriyoruz işte" diyor, kimileri "çocuklarımızı korumak için kalkacak tabii o videolar" görüşünü savunuyor.

Ve çok azı destekliyor, "elinize sağlık" diyor. Gelen tepkilere cevap vermeye çalışıyor.

Ama maalesef, çıkan sesler sinir bozucu.

Bizler ki, bu ülkeyi sevdiğimiz için, bu ülke daha iyi şeylere layık diye düşündüğümüz için emek verip, enerji harcayıp, uğraşıp, didinip, cebimizden para çıkarıp, sabahlara kadar bu uğurda çalışıp, zaman artırıp, zaman kazanıp bir şeyler yapmaya çalışan bir avuç insanız... Bizler ki bu ülkenin insanları bilgiye ulaşabilmeli demeye çalışıyoruz, "Siz bizi elaleme rezil ettiniz, pis bölücüler" suçlamaları ne kadar da can acıtıyor. Bizler ki bu videoları, bu hareketi sadece bu ülkenin insanlarına "bak sansür budur, tunnel deyip geçme, bugün internetine, yarın hayatına." demek için yapmışız, yabancılara bu ülkeyi rezil etmekle suçlanıyoruz. İkinci Midnight Express vakası bile denmiş, hem de gazeteciyim diyen biri tarafından. Dış mihraklar, para, reklam geliri filan denmiş...

Vay be.

Ayıptır yahu. Bu ülke basın özgürlüğü endeksinde bilmemkaçıncı sıralardayken, internet konusunda neredeyse ayıplı ülkeler konumuna düşmüşken dünya gözünde, kimse sesini çıkarmayıp, tünellerle mutlu mesut yaşarken ayıbı eden biz miyiz?

Tek derdi "elalem ne der" olan insanların ülkesinde ama tabii makul bu tepkiler. Tecavüzcüsüyle evlendirilen kızların ülkesi burası, öyle ya. Biz ki barış için yola çıkan bir Pippa Bacca, vahşet içinde tecavüz edilerek öldürüldüğünde çıkan sesleri bile susturmak istemişiz, "aman dünya duymasın" diye. Sırf elalem ne demesin diye. Desin be elalem bişey, desin anasını satayım. Desin ki, değişsin bir şeyler, desin ki bir daha "elalem ne der" diye düşündürecek şeylerin kökü kazınsın. Ama bizim derdimiz o değil, biz ne yaşarsak yaşayalım, kendimiz yaşayalım, yeter ki etraf duymasın. Tek derdimiz bu.

Bu ülkede sivil inisiyatif gelişmiyor çünkü nankörüz biz. Birileri bir şey yapmaya mı çalıştı hemen saldırmayı biliyoruz da, hak aramayı bilmiyoruz. Türk cehennemi misali, yukarı çıkmaya, ses çıkarmaya çalışanı bacağından tutup aşağıya çekiyoruz. Oysa hak verilmiyor, alınıyor işte. Ama biz, hemen "seni anneme sölicem" misali, koşup büyüklere sığınmayı, büyük büyük laflarla göz korkutmayı, o da olmadı, küfretmeyi "Allah, cehennem, yüce, kutsal, ulu" gibi kavramlar ardına saklanmayı biliyoruz. Hep birileri, bir güç bizi korusun istiyoruz... Bizim sorumluluk almamıza gerek kalmasın. Düşünmemize, sorgulamamıza gerek kalmasın.

Ha şimdi sorarım ben, top oyununda bacağına tekme yedi diye, topu patlatıp, annesine koşan çocuk mudur kendini rezil eden? O çocuğa "bunu böyle yapman yanlış" diyen mi rezil eder çocuğu?

Herkes çok biliyor, kendi gibi düşünmeyene, demek ki ahan da böyle düşünüyordur diye etiketi basmayı. Bir görüşe karşı mı çıktı, tamam, ülkesini sevmiyor, pis bölücü, ahlaksız, iki yüzlü yılan, sahte domuz... Hatta arkasında kimbilir ne kazançları vardır bunların di mi? Yetmedi mi? Amerika vardır arkasında bu hareketin, yok yok, petrol yataklarını ele geçirmeye çalışıyolardır, büyük orta doğu projesinin parçasıdır sansüre karşı çıkmak. Kesmedi mi? Uzaylıdır bunlar hatta, ana avrat düz gidilesi yaratıklardır. İnsan değillerdir, di mi?

Ne kötü niyetlisiniz. Ve iyi niyetli olmak ne zor sizlerin arasında. Hiçbir iyilik cezasız kalmazmış. Ne kadar doğru.

"Tüneller var kardeşim, oradan giriyoruz, sanki siz girmiyor musunuz yasaklı sitelere? Yalan söylemesenize işte, herkes giriyor ya youtube'a."

Evet de, fare gibi, sinsi sinsi arka yollar bulmak mıdır özgürlük?

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Nazım Hikmet

23.06.2009

Facebook kullanıcılarından Sansüresansür'e sansür?

Baran Gündüzalp'ın çektiği videomuzu Facebook'ta yüklemiştik. Birileri report etmiş gerekçesiyle, Facebook, hiçbir sakıncalı içerik barındırmayan videomuzu yayından kaldırdı. Sansüre karşı bir harekette, sansür yemek de ironiye ironi kattı.

SON GELİŞME: FACEBOOK VİDEOYU GERİ GETİRDİ. YİNE DE BİLGİNİZ OLSUN DİYE YAZMIŞ OLDUĞUMUZ MAİL AŞAĞIDA:

What if the abuse report tool is abused?
We are a civil initiative from Turkey called Sansure Sansur (censor the censorship!). We've been working to create awareness for the increasing internet censorship in our country. If you need examples, Youtube is banned since over a year, wordpress was banned at one time, richarddawkins.net is banned and so on... There has been talk on the possibility of banning Facebook as well but that didn't happen yet.

So the situation is this here in our country and we are using the social media, to spread the word, to remind people that censorship is a fact of our lives and that we should do something about it. In order to bring a momentum to the movement, several of our friends shot videos. One of them was Baran Gunduzalp's video. One of our group's members uploaded the video to his profile but then something strange happened. Facebook put it down claiming there has been reports.

Now, I'm looking at this video and I don't see any insults, any copyright violations, any offenses. It is almost without dialogue and shows a guy going through his everyday life while encountering the sound effect of a computer error as if everything in his life is banned. I'm sure you get the idea, it really talks about censorship being present everywhere, not only on the net. The only dialogue we hear is the one coming from TV and it is basically the news about recent censors (for example the one with Darwin when a magazine refused to put Darwin on the cover and the writer was fired). But those news aren't offensive or insulting and i can provide you with a translated transcipt if you like. The video is still present on various video sharing sites, if you'd like to take another look: http://vimeo.com/5281301

So, here is my question. Okay, you received some reports. But did you really watch this video? If yes, could you tell me what the possible problem was or what was it reported for? Why do they say it's offensive? Cause I can't really see the problem and I can't help myself but think that it is because of some people with bad intentions who are against our movement, using systematic reporting to get rid of this video. Because sincerely, this video is not in any way, offensive. And I was just hoping Facebook would understand the difference between rightful accusations and wrongful ones. I am all for user-reporting but the moderators have to look into the accusations so that the report system is not used for the wrong purposes.

The report tool was abused this time. And I'd like to report that. I'd like to report that there are some lying people who are using the report tool to get rid of ideas that they don't want to see. I don't know who they are, or what they stand for but because I know this video has nothing offensive, I know for a fact that, they are not honest. They are basically censoring us and Facebook which is an important social media, is helping them, instead of helping us. So tell me, what would happen if they stop us now and Facebook is also banned tomorrow in Turkey?

The whole world is seeing what's going on in Iran thanks to the social media and the internet. This is a force, we as internet users have to express our ideas globally. That's why you should seriously pay very good attention to what's being reported. In this case, I doubt you even watched this video because if you had watched it, you would have known immediately that there's nothing wrong with it.

This is what you say: "Facebook thoroughly reviews every report we receive to determine whether or not the content violates our Terms of Use. Any content that is considered sexually explicit, violent, malicious or otherwise offensive will be removed. If you received a warning about an item that was taken down, then we have established that it violated these terms."

That video didn't have any content of this matter nor it did violate any of these terms.

We'd really appreciate if you answer us and unless there is a copyright misunderstanding or a problem in this video that we are not aware of, we hope that this problem is solved as soon as possible by putting our video back online.

16.06.2009

Adınız, Soyadınız, Sertlik Durumunuz?

FriendFeed denilen sosyal medya adını verdiğimiz o platforma ilk üye olduğum zamanlar ''internet reklamları'' gibi alakasız bir konu üzerine yorum yapmaya kalktım. Ağzımın payını verdi hemen ortamın müdavimleri.

''Kendi blogunda istediğin gibi ol, ama buraya gelince anonim olma. Karşımızda gerçek isim görmek istiyoruz'' dedi biri.

Bir diğeri, ''eğer bu ortamda ciddiye alınmak istiyorsan gerçek adını, sanını yaz da gel'' dedi. ''Yoksa seni kimse ciddiye alıp da cevap vermez'' diye ekledi. Vay, vay, vay...

Dün akşam FriendFeed'e gelmeliydiniz. Eğer kaçıranınız varsa...

Adını, sanını duymadığım kanlı, canlı insanlar 5 posta'ya koyulan erişim yasağını ve saçma/kıro, uyduruk, sahte isimli blog yazarını desteklemek için oradaydı. Aralarında bloga hiç yorum atmamış insanlar çoğunluktaydı zannedersem. İki ayrı başlıkta açılan tartışmalarda toplam 400 e yakın yorum oldu. 40 tane çatlak yorum çıkmadı...

''Asıl adınla gelmezsen seni ciddiye almayız, adam ol kimliğini açıkla''nın üzerinden 6 ay geçmeden Fenasi'yi (cidden ben de nefret ediyorum bu isimden) ve 5 Posta'yı ciddiye alan insanlar iyi bir gövde gösterisi yaptı.

Böyle açık tartışmalar heyecanlı ve zevkli de olsa belli bir süreden sonra konsantrasyon kaybolabiliyor, asıl tartışılan olaydan uzaklaşılınabiliyor. Benim birkaç gözlemim oldu, onları kısaca geçeyim, toparlayayım istedim.

Bir kere Türk insanında kendi kendini kudurtacak kadar karşı tarafa duyulan bir şüphe ve güvensizlik var. Senin kim olduğunu kesinlikle bilmek istiyor. Ayrıca ülkenin etiket bulutu içine en iri olanları ''polis devleti'' ve ''militarizm'' olduğu için eğitimli, boyalı saçlı, mini etekli, sarışın olanları bile normal vatandaşın, yani sizin her fırsatta devlete karşı suçsuzluğunuzu ispat etmenizi ve itaatinizi propage ediyor. Bunu katoliklerin doğuştan kendilerini günahkar saymaları ile eş tutabiliriz belki. O günah hiç silinmiyor. Devletin size olan şüphesi ve size olan inançsızlığının hiç bitmemesi gibi.

Üşenmez de başlıkların altına yazan yorumları okursanız, bir grup katılımcı, sansürün olumlusu ve olumsuzu olabileceğini savunurken, asıl konu olan düşünce ve ifade özgürlüğüne ve hatta belki de en önemlisi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesinde yer alan bireyin enformasyon alma özgürlüğüne vurulan darbeyi görmezden geliyor. Bir de akıl vermeye çalışanlar var, bloga ekstra bir giriş sayfası konulsaydı kapatılmayacağını iddia ettiler. Bir katılımcı iyi cevap verdi. YouPorn'da uyarı sayfası vardı da ne oldu?

Müstehcenliğin, pornografinin ötesinde, ben Aycan'a katılmayı tercih ediyorum

Eğer 5 posta sansürüne karar veren mercide ufacık akıl varsa, Fenasi'nin sansürsüz politik ve dini yorumlarına gıcık olmuştur. Bana öyle geliyor yani, "sussun şu gavur tipli ateist piç kurusu" denmiş gibi,.. Sırf sertleşmiş penis var diye kapandıysa, 5 posta'nın şanına yakışmaz..


Hal öyle de olsa yine bu işte bir gariplik var. Biri bir yerde daha söyledi; ereksiyon halindeki penis göstermek (kendini değil, sümme haşa, fotoğrafını) erişimin engellenmesine sebep verebilirmiş.

Bunu da anlamak zor bakın. Kadınlı erkekli cevap verin şurada. Penisin kalkmamışını kim ne yapsın? Asıl kalkmayan penisin gösterimi site kapatma sebebi olmalı.



Dipnot: Bu postayı ben, anonim adam, 5 Posta blogunun yazarı, nam-ı diğer Fenasi yazdı. Biraz düzeltme yaptım, çoluk, çocuk da gelir okursa şok olmasın diye. Yoksa bu postanın 5 Postavari olan aslı, biraz farklı bir versiyonuyla ve ekstra görsel materyal ile süslenmiş olarak yasaklı blog 5 Posta'da var. Yasa koyucu, sizler benim bloga gelirken hotspotshield veya Open DNS kullanmanıza karışmıyor. Şimdilik.....

13.06.2009

5 Posta Sansür

elma+alt+shift'ten aynen alınmıştır.



Adamın sitesinde öküz gibi +18 yazıyor, yani içeriği +18, ama n’oluyor, birileri ottan boktan rahatsız oldukları için içeriği harika olsa da sırf birkaç erotik fotoğraf var diye hemen mahkemeye başvuruyor. İnternetin hala ne olduğunu anlamayan, kendilerinden olmayanı, kendileri gibi düşünmeyenlere karşı büyük bir korku duyan ve interneti de kontrol altına almaya çalışan hasta bir zihniyetin eserlerinden biri bu da.
Son zamanlarda keyifle okuduğum bir blogdu 5 Posta. Blogdu diyorum çünkü yine o malum ekranla karartılan siteler kervanına katıldı. Yani benim anlamadığım, bu sansüre evet diyen zihniyet saniyenin onda biri gibi bir zaman ayırarak kapatma tuşunu niye kullanmaz ve bir daha bu siteye girmez de, tüm mesaisini harcayıp böyle iyi bir blogu kapattırmak için mahkemeye niye gider? Ve bu millet niye cinsellikten bu kadar korkar ama bir o kadar da önüne geleni ..mek ister işte onu hiç anlamıyorum.
5 Posta‘ya geçmiş olsun…